Aparkat

Hiçbir şeye ya da hiçbir yere ait değildim. Ait olmayı, sahip olmayı ya da içinde barınmayı arzuladığım şeyler ise benden uzakta duruyordu. Ve işin gerçeği her biri, gün geçtikçe daha da uzaklaşıyor gibiydi.

Kendime, başkalarına ve hayata yabancılaşıyor, ne yapacağımı ve geleceğin bana neler sunacağını bilmiyordum. Önüme konanı yiyordum, tıpkı bir köpek gibi. Eylemsizlik beni gücendiriyordu ancak uygulamaya devam ediyordum.

Sınırlı ve değerli zamanımı yok yere harcamak ve hayallerimin boşa çıkmasına şahitlik etmek gerçekten de büyük ıstıraptı. Dağlardan ya da çakıl taşlarından medet umar olmuştum. Gökyüzünün aniden ortadan yarılacağını ve tüm arzularımın tatminliğini ilâhi bir şekilde üzerime kusacağını düşlüyordum.