İmgesel ve Örtük
Büyük bir balyoz hayal edin, ancak bulutlardan yapılmış. Tam kafatasına indiği yerde, devasa güller bitiveriyor. Kafatasındaki çatlaklardan hızla kan akıyor. Her bir gülün tam merkezinden oluk oluk akan bir diğer şey, darbeyi alan kişinin var olma çabası. İşin ilginç yanı, sakince akıp giden şeyler, darbeyi alan kişiye yitirilmiş gibi hissettirmiyor; aksine bir şekilde elde edilmiş olmaya çok daha yakınmış gibi. Özgürlüğün kokusu kişinin burnunda kendine bir yer buluyor. Tam anlamıyla kazanan olmaksa, kafatası olmayan kimileri için artık çok daha uzakta. Sonra güller açtıkça sapları balyozun tesir ettiği alanı kıvrak biçimde sarmalıyor. Darbeyi alan kişi, darbenin şiddetiyle bir anda şunu öğreniyor; aslen ruhunun içinde hapsolduğu beden, bir kağıt kadar inceymiş. Git gide birbirine sarılan dikenlerin tümü, tıpkı sap gibi, canlı yeşil ve derinin altına doğru ivmeyle nüfuz etmekte. Dallar, bedeni sardıkça beden geriliyor. Nitekim beden, formunu koruyamıyor ve dayanamayıp yırtılıyor. Ve b...