Force Majeure
Ben betonu delen gülüm.
Yeryüzünün derinliklerinden geliyorum.
Toprağın altından geliyorum.
Gözlerini boyamaya geliyorum.
Güzelliğimi sergilemek için geliyorum.
Seni sarmalamaya geliyorum.
Kemiklerini kırmaya geliyorum.
Ben dindar adamın iki dudağına yapışmış duayı,
her gece ısıtan mum ışığının sıcaklığıyım.
Sana diz çökmeyi öğretiyorum.
Önünü görmeni sağlıyorum.
Ellerine yön veriyorum.
Gözlerinden içeri giriyorum.
Sadece sen ve sadece ben.
Sadece ben ve sadece sen.
Seni, sana düşündürteceğim
ve sana umut aşılayacağım.
Birbirimize karışacağız.
Varlığın ağırlığını tartacaksın.
Hayret edeceksin bana ve görkemime.
Azme can vereceğim gözlerinin önünde.
Olanaksız olanın tanımını yerle bir edeceğim.
Soru işaretlerini ördüm ve sana bir taç yaptım,
gururla kafana geçireceğim.
Sana kendini sorgulatacağım.
Tüm eylemlerin seni tedirgin edecek.
Yaptıkların ile yüzleşecek ve
kendinden kaçmak isteyeceksin.
Bu senin meydan muhareben.
Dehşete kapılacaksın.
İçini emerek boşalttığın her şey,
hortlayıp yakana yapışacak.
Şimdi reddettiklerin ile hesaplaşma zamanı.
Artık düşmanlarınla yüzleşmek zorundasın.
İsmindeki harflerin içinde parladığı kişisel boşluğun,
kırık camların üzerinde adımların.
Etten parmaklıkların ardındasın.
Doğaya aykırısın.
Kanun tanımaz ve bildiğinden şaşmazsın.
Korkmalısın...
İnsan kendinden korkmalı.
Çünkü gerçek budur.
Gerçekten daha korkunç olanı ise
ondan kopmuş olmaktır.
Yıpranmış bir bohçan var şimdi,
içerisinde ise biriktirdiğin her şey.
İşte bu senin aciz hayatın.
Unutmuşsun,
doğru hamleler, dar alanda sergilenir.