Eğri Ayrım

Hayaller ve planlar arasında bariz bir fark vardır.

Kişi, hayali için bir malzeme olarak kullanacağı şeyi, sevdiği ya da sempati beslediği şeylerin arasından bilinçsizce ve özenle seçer; hemen ardından hayalini kurgulamaya koyulur.

Bir şeyi arzuladığımız haliyle yeniden canlandırmak, hislerimizi uyandırır ve bu işlemin sonucunda hayalin hazzından bir tat alırız. O an, otomatik bir şekilde kurguladığımız hayalimizin, tam da istediğimiz kusursuzlukta gerçekleştiğini varsayar ve şimdi elimizde olan bu veriyi besler ya da ondan besleniriz.

Ancak planlamak daha zorlu ve bir nevi yıkıcıdır. İnsan, planını yapılandırırken, gözünün önünde duran tüm riskleri, tüm olumsuz koşulları, engelleri ve soyut hendekleri işin içerisine bilerek ve isteyerek dahil eder. Böylelikle de bu ihtimaller ordusu ile savaşmaya başlar ve bu savaş, başlamadan kaybedilecek türden, çetin bir savaştır. Hiçbir kılıç düşmanın etini yarmaz ve kuşanılan hiçbir zırh, alınan darbeleri engelleyecek kadar güçlü değildir.

Böylesi bir savaşın sonunda, kişi kendini ihtimal ve gerçeklerle iç içe geçmiş şekilde, kanlar içerisinde yatarken bulur. Bu savaşın yetim bıraktığı iki küçük kardeş vardır: katledilmiş, parlak bir umut ve bozuk bir gerçeklik algısı. Doğurduğu ise bir kız vardır: bütünüyle hak edilmiş zafer.