Üstü Örtülü Tragedya III: 2+2=5
Sevmek, sevilmek. Gerçek hakkında gerçekten konuşabilmek. İki insan arasındaki romantik ve telepatik akıma el ele dahil olmak; yani birden fazla gibi görünürken aslen bir olmak. Olanı olduğu gibi anlatabilmek ya da anlatılabilir olacağını derinden bilmek ve böylece bükülemez ya da zedelenemez kenetlenme halinin de kenetlenen kişiler tarafından gerçek kılınması.
Sonrasında korkunç bir aksiyonun araya girişi ve aniden ağzın teklemesi ve tıkanması. Sonra reddedilmek ve iki dilin birbirlerine küsüşü. Akımı, yanlış olarak atfedilen bir davranışın eğri büğrü taşlarıyla tıkamak, taraflardan biri için yanlış veya doğru olan kavram ya da eylemlerin ötesinde bulunma arzusu ve böylece insanın içselliğinde biriken şeylerin, biriktiği yerde infilak etmesi. Bükülemez ya da zedelenemez olan kenetlenişin, aslında iki çift gözün önünde asılı duran yıpranmış kırmızı bir perdeden ibaret olduğunu öğrenmek ya da insanın kendini kurtarmak için yine kendini kandırma dürtüsünü otomatikman devreye sokuşu....
Kanmak, kandırılmak veya şeytani kuvvetlerin etkisi altında ilerlemek. Düşünmeden aldatmak ya da öneminin indirgenebileceğine inanmak. Aynı saniyede atan her kalbin, kirli kanı her pompalayışında çürümesi ve ufalanışı. Şüphe etmek, tanımlamak, yargılamak, eleştirmek, gülmek ve mutlu olmak. Gerilemek, büyümek, kanamak, yalan söylemek, ağlamak, birleşmek, ayrışmak, kandırmak, yakışmak, yakıştırmak, yakarmak, yitirmek ya da yok olmak...
Zamanın lineer ilerlediğini sanan herkes için kavramların bir biçimde kıymeti olmalıdır. Zira zaman aslında ileriye doğru değil, sonsuzluğa doğru ilerlemektedir. İşin gerçeği, zaman bizim uydurmamızdır. Bu sebeple de insan şeffaf, berrak ve esnek kalabilmeli ve güzel olanın bozulmaması adına önüne geleni kucaklamaya çalışmalı, belki de kendini emilime müsait bir kurban bellemelidir.
Seni seviyorum ama seni sevmekten korkuyorum.