Kayıtlar

Nisan, 2018 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Benim Tatlı Sanrım

İsmimin bir önemi yok ve anlatmak istediğim bir hikayem var. Uykuyla aramın iyi olduğunu söyleyemem. Ve dün gece, hafifmeşrep ya da yeteri kadar sarhoştum. O nedenle uykuya dalabilmeme yardımcı olabilecek hiçbir şeye ihtiyacımın olmadığı bir geceydi. Bu nedenle hiçbir şey ile ilgilenmeden, sadece ve sadece sarhoş olmanın verdiği avantajı kullanarak uyumaya yeltendim ve nitekim uyuyakaldım. Ardından gece yarısına doğru, içtiğim çokça bira sebep, işemem gerektiği alarmını zonklayarak veren mesanem, beni güzellik uykumdan uyandırdı. Uyandığım esnada, uykuya dalmadan önce yanımda uyuduğunu hayali olarak var ettiğim geçmişime gömülü kişiyi -ki bu duruma kendimi inandırmıştım- gerçekten de yanıbaşımda uyuyormuş gibi algıladım; hem de beş duyumla. Sonrasında, bu senaryo sebep, yataktan ayrılırken huzurlu ancak temkinli birine dönüşüverdim. Rahatsız adımlarla odadan çıkmak için yavaşça doğruldum; tıpkı bir kedi gibi. Kapının koluna ulaştım ve kapıyı yavaş hamleler ile açtım. Tuvalete doğru ses...

Yırtılan Kalp Zarı

Kendini güçlü ve dirayetli sandı. Kendini, karşı karşıya kalabileceği hemen hemen her senaryoya karşı göğüs gerebilir ve sonucunda ama benimseyebilir ama yitirebilir sandı. Her halükarda, hayatın işleyen sistemine kendini adapte edebildiğine inanıyordu. İnsanın kendi kendine biçebildiği bu sınırlı belirlilik hali, onu rahatsız etti. İhtimaller, sürprizler doğurmalıydı ki heyecanın tadı olsun. Bu durum canını sıktı ve kalkanını bıraktı; hatta toprağa gömdü. Sonra günler geçti, aradığını nitekim buldu ve savunmasız yaşanamayacağını ya da dün arzulananın, bugüne gelince kusurlu olabileceğini öğrendi.

Sonne

Etrafını sardığına inandığı gerçeklikten sıyrılmış bir halde ayakta durmuş, bekliyordu. Belki öylesine, amaçsızca; belki de değil. Kendini sabitlediği yerde, en sağlıklı kararı verebilecek muhakeme yeteneğini, zihnimin derinliklerinde aramaya çalışıyor, bu boşlukta boğulmamak için bir çözüm arıyordu. Duruşu, daha doğrusu çöküşü, işin aslı bütünüyle bir amaca dayalıydı. Kendine biçtiği bu amacın olası sonucu ya da sonuçları ise gözlerinin önündeydi. Ve hepsi de  kurguladığı görkemli senaryodan olabildiğince uzakta konumlanmıştı. İsteklerinin gerçek karşısında bir önemi olmadığını hatırladı. Kulak kesiliyor, dinliyor ve duydukları üzerinde düşünmek için çabalıyordu. Bildiği şeyler, suratına şiddetle çarpıyor gibiyse de esas tokadı kendine çoktan atmış gibi hissediyordu. Artık gerçekten de bir şeyler yapabildiğinden ya da doğru düşünebildiğinden tam anlamıyla emin değildi, başkalarına eminmiş gibi sunuyor olsa bile. Mantığına yerleşmeyen her şey, an içerisinde yaşıyor olduğu şeylerle ...