Kırıntılı Hikâye
Bayan Düşünce, Bay Hayalgücü için belki de yorucu ve derin bir paranoyanın en arı haliydi. Buna paralel Bay Hayalgücü, kontrolsüz aptallığını günbegün yaşamaya devam ediyordu.
Son dönemlerde, ansızın içinde oluşuveren anlamsız umut ve heyecana bel bağlamıştı. Açıkçası, bu hissiyatlar ile de kıt kanaat yetiniyordu. Diğer bir yandan ise tamamen durağan bir biçimde, o hiç bilmediği ve doğru olmasına inandığı anı dört gözle bekliyordu. Belki de kendini kandırıyordu; emin değildi; genellikle hatta her zaman olduğu gibi...
Bayan Düşünce, Bay Hayalgücü'nün sadece kendine ait olduğunu sandığı bütün içsel dinamikleri merkezinde barındıran, yanlışları düzeltebilmek adına olmadığı bir hale bürünmek zorunda kalmış fakat yaşama dair en ufak ayrıntının dahi canını sıkmasına engel olamayan; ara sıra başkalarını kandırabildiğini sanan ve belki de kandırabilen, takıntılı olmanın ona zevk verdiğini bildiği için kendine bu rolü yedirmiş, kalabalık beyinli, şeffaf kalpli ve esas olanın peşinde giden bir insandı. Hastalanmış ruhu ve onun ruhunu hasta eden insanların Bayan Düşünce üzerindeki emeği büyüktü. Bay Hayalgücü, onu iyi edebilmek için elinden geleni yapmaya hazırdı, hatta asla yapmam diye aklından geçirdiği eylemleri bile yavaş yavaş ve istemsizce yapmaya yelteniyordu. Kendini bu anlarda yakaladığında yabancı gibi hissediyordu.
Bay Hayalgücü, ara sıra arzuladığı her şeyi yeri gelince ayaklarının altına aldığını bir türlü fark edemiyordu yahut fark etmek istemiyordu; bir çocuğun küçük zihnini dolduran eğlenceye kapılması yüzünden, dikkatsizce yemyeşil çimler üzerinde top oynaması gibi. Bay Hayalgücü, Bayan Düşünce'yi keşfedebilmek, ona ortak olabilmek ve ona arzuladığı her değeri tattırabilmek için can atıyordu. Onunla birlikte yapabileceklerini kurgulamak bile fazlasıyla heyecan verici ve umut doluydu. Bayan Düşünce'yi olduğu gibi oldurmaya niyetliydi ve bunu yapabilecek güce sahip gibi hissediyordu. Kendini feda edilebilir kılalı çok olmuştu çünkü o gerekli bir kurbandı. Ancak öncesinde kendini baştan sona ya da içten dışa onarması gerekliydi; kendini onarabilmesi için ise Bayan Düşünce'nin benliğini yenilemesi şarttı.
Bu, debelendikçe içinden çıkması imkansızlaşan, balçıktan bir kuyuydu. Bu, bir paradoksun merkezinde birleşimi tatmak ve ufalanmaktı. Bayan Düşünce, Bay Hayalgücü'nü aslında tüm insanlık için dikilmiş, dengesizliklerle örülü başkalaşım kaftanını kendi elleriyle karakterine giymesi için zorluyordu, hem de her gün.
Aslında ikisi de olan biten her şeyin farkındaydılar ancak hiçbir şey olmamış gibi kendi çizdikleri çelişki ve zıtlıklardan ibaret yolda ilerlemeye, gerilemeye ya da duraksamaya devam ediyorlardı. Bay Hayalgücü, her seferinde kendisi için olmaması gerekenleri oldurmak zorunda kalıyordu. Böylece Bayan Düşünce hissetmemesi gerekenleri hüzünle bir hissediyordu ve Bay Hayalgücü'nü istediği biçimde şekillendirebilmek ya da Bay Hayalgücü'nün gerçek haline bürünmesini sağlayabilmek için gaddarca yöntemlerini gözünü kırpmadan uygulamaya koyuluyordu.
Bay Hayalgücü, pek sabırlı sayılmazdı ve zorlanarak biriktirebildiği sabrı da artık tükenmeye başlamıştı. Bu durum, Bay Hayalgücü'nü Bayan Düşünce'ye dair emin olduğu değerlerden, yeri geldiğinde emin olmak istememesine itiyordu. Belki de hepsi Bay Hayalgücü'nün yüceltmeye yeltenmesinin eseriydi. Kişi, uçsuz bucaksız bir çavdar tarlasının uçurumuna doğru itilirken, sevmeyi nasıl becerebilirdi ki? Hem insan ne için sevmeliydi ki?
Belki de Bayan Düşünce, Bay Hayalgücü'nün benliğini ve sergileyebildiklerini tutarsızlaştıran zehirli ve dikenli bir saplantıdan başka bir şey değildi. Ve bu nedenle de Bay Düşünce için artık, kararların şekillenmesi ve gerçekleşmesi gerekliydi.
İyisi mi şimdilik Bay Hayalgücü kendini o iri ve ruhsuz iki gözde küçültmeye devam etsin. Etsin ki en sonunda görkemli bir biçimde parçalarına ayrılıp, dayanılmaz bir ağırlık ile bütünleşebilsin.
Hem zaten Bay Hayalgücü, biriktirdiklerinin tümünü gaddarca ortaya serdiğinde, saatin tersine doğru çalışmaya başlayacağının da farkında, öyle değil mi?