Hayal Gücü ile Gelişip, Bilinçaltından Fırlayanlar IV:

Uzun süren deniz seyahatim sonrasında ilk kez ayak bastığım karada, yalnızlığım eşliğinde rotasız turlamaya başladım. İlk işim bir paket düşünce kırıntısı ve bir şişe duygu seli almak ve onları keyifle tüketmeye koyulmak oldu.

Sonra yalnızlık ile, mavi ve hüzünlü çiçeklerle donatılmış bir parkın en ücra köşesindeki bir banka tüneyip, menzilimizdeki tüm insanları ve onların suni ihtiyaçları sebebiyle üretmiş oldukları değersiz eylemlerini gerçekleştirme çabalarını seyrettik. Hayatı o kadar hızlı yaşıyorlardı ki midem bunu kaldıramaz oldu; bir denizci olarak hayatımı gemilerde geçiriyor olmama rağmen.

Ardından, bir anda içimdeki bilinmeyene duyulan özlem duygusu benden kaçtı, bende ayak bastığım topraktan. Toprak üstünde duran her şeyden kaçıp, gemideki kamarama geri döndüm. Anlaşılan o ki toprak, bünyemde alerji yaratmıştı.

Yalnızlık ile duvara asmış olduğum eskimiş define haritası hakkında tartışmaya başladık. Ganimeti hayal ettik. sonra yalnızlık uyudu ya da bana uyuyormuş gibi görünmekte karar kıldı. Benden sıkılmış olabilirdi.

Tam o esnada, haritadan burnuma kokunun, az evvel yürürken çizmemin tabanına yapışan çiğnenmiş sakız ile aynı koku olduğunun farkına vardım. Bir şeyler hep birbirleriyle bağlı ve bağlantılı diye düşündüm, her ne kadar bize saçma gelselerde.

Dalgalar ise her köpürüşünde kulağıma hiçbir şeyi tek başıma başaramayacağımı sanki haykırarak fısıldıyordu. Ancak içten içe biliyorum ki bir gün evime gidip huzurla pürüzsüz kıçımın parlak yanaklarını, güzelim klozetime yapıştırıp, keyifle bir sigara yakacağım. İşte o gün zafer benimdir.