Kayıtlar

Eylül, 2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Yel Değirmeni ile Savaşılmaz

Bildiğimi varsaydığım ve bu sebeple de biliyor olduğuma inandığım pek çok şey; belki de gerçekten bilinenler beni ele geçiriyor, en bozulmaya müsait vakitlerimde. Zaman baltasını bilerken kalkanım ince katmanlı bir teneke ve hayali düşmanıma kılıç çektim.

Bir Romantiğin Cephesinden Bazı Yatak Savaşları

Ağladılar. Boğuldular, büzüldüler ve serildiler. Hıçkırıklar içerisinde vardılar, sonrasındaysa iç çekip yok oldular. Cümleler, balyoza ve tokada dönüştü. Nefesten alıp vermekten uzakta, bir şeyi bulmaya kalkıştılar; ortaklaşa, birlikte, beraber ve birbirlerinden çok uzakta. Birbirlerine yaşattıklarının karşılığını yine birbirlerine sundular ve sunduklarının birine bile katlanamadılar; tüm ağırlığın altında damlalara dağıldılar. Gördüler, gösterdiler ve üstlendiler. Korkunç olanı gerçek bilir gibi oldular ve içlerinden biri gerçeği eşelemeye yeltendi. Lakin hemen sonrasında henüz buna hazır hissetmedikleri ve yanılıyor oldukları kendini belli etti. Belki de pek çok şeyi bilmiyorlardı ama yine de bilirmiş gibi hissettiler ve hep bilirmişçesine davrandılar. Çok kez öldüler ve çok kez dirildiler. Bolca güldüler. Yüce olan kavram ve göstergelerin ötesinde; onlar için biçilenin en doğal halini içlerine çektiler. İç içe, sırt sırta ve altlı üstlü sevdiler, bir oldular ve de sevildiler. Korkt...

Ayyaş Blues/Virgüllü Ağıt

Bir, şişe, şarabın, bana, inandıramayacağı, hiçbir, hikaye, ya, da, beni, ikna, edemeyeceği, hiçbir, senaryo, yok. Kendimle, birlikteyken, aksi, yönde, kendimden, kopmak, istediğim, vakitlerde, uzun, lafın, kısası, sarhoşken, ulaşamayacağım, hiçbir, hüzün, demeti, ya, da, hiçbir, içten, tebessüm, ne, yazıktır, ki, yok.

(Hava Serinken) Bazı Balkon Savaşları

Suskunum ve yine sessiz kalmayı tercih edenim. Bir nevi kaçanım ya da kaçmaya yeltenen. Tüm bunlar sonucunda da şikayet sebebiyim. Ağzımı açtığım vakit uzlaşım ve anlaşmaktan uzak olacağımızı bilen ya da kendince bildiğini varsayanım. Ben derken esasen de beni alaşağı edenim. Hiçbir şeyim, belki de her şeyin sorumlusu. Suçluyum ve suçumu, suçlu olmadığımı kabul ederek inkâr ediyorum. Bu harlı tartışmanın içerisinde sadece "evet" ve "hayır" kadarım. Suratıma savurduğu sözcükler karşısında hayrete düşen benim ve sarsılan ya da yere kapaklanan. Yıkamayacağım bir algı, demirden bir inat ya da özenle kurulmuş bir ilüzyona olan inanç karşısında parçalanıyorum. Sebebini bildiğim bir haklılığın karşısında tepkisiz olmak için anbean eksilmekteyim. Şu an karşımda ve yaraladığı yerden, hiç acımadan delip geçiyor. Belki delip geçen benimdir. Tüm deneyimleri, tekrar halinde, bir döngüymüş gibi yaşadığımız için, hiçbir şeyi aynı kefeye koymadan değerlendirmek, bizim için belki de...

"İnsan" Nedir?

Topluluk halinde olan ve bu topluluğun esasen kan emicisi. Bireysel çokluk. Enayi ve göz yuman. Yaşamın ne kadar kısa ve ne denli kıymetli olduğunu bildiği halde zamanı köleleşmek uğruna satan, sattıran. Kontrol altında tutulmaya aç ve başkalaşıp, kül halinde havaya karışan. Korkak. Öğrenilmiş çaresizliğin, et ve kemiğe dönüşmüş hali. Sahte düzene bağımlı ve barkoda, etikete, rütbeye, kariyere ya da kimliğe bir anda dönüşen. Uyumsuz, farklı, sivrelmiş ya da kaçmak isteyeni bir hamlede yutan. Hayaller yitimi ve benlikten kopuş. Bu bozuk düzeni gören ancak asla üstesinden gelemeyeceğini düşündüğü için, düzenden biri olmak zorunda kalan. Aciz. İnsan olmaktan uzak, varlık içerisindeki yokluk. Birlikten ve birliktelikten kopukluk. Doğru ilişkiye duyulmayan talep. Düşmanlık, nefret ve bencillik.

Üç Kez Düşün, Bir Kez Söyle

Güne başlarken, sebepsiz yere "bugün, boktan bir gün" demiştim. Sonrasında ise her şey oluk oluk aktı. Zaman her şeyi dev bir dalgaya dönüştürdü ve ben yüzmeyi unutmuştum. Sıklıkla patlak veren ortak krizlerimizin tümünde sümük gibi, suçlu gibi, gerçek bir enkaz gibi ya da yakışıksız, asla yeltenmeyen, dengesiz, bazen yalancı ve aldatmaya olduğunca meyilli; yerinde samimiyetsiz ve daimi yıkıcı gibi hissetmekten ya da hissettirilmeye maruz kalmaktan yılmıştım ve artçı şiddetlerle de yıkılıyordum. Bir zamanlar, yani yalnızken, bana biçilen rollerin pek çoğunu böylesine değerlendirmez ya da umursamazdım; bu plastik yaftaları, bana yapışması için fırlatan kişilerin gözümde ancak insan olabildikleri kadar kıymeti olmasından dolayı. Yine bir zamanlar ve yine yalnızken, sanırsam kendi kendime, kendim olabilmek bu kadar da güç değildi. Mesela kendim olmaya çalışmak yoktu, kendim olmaya çalıştıkça kendim olduğunu sandığımdan kopmak ya da özgecil bir başkalaşıma dahil olmak, belki de h...