Lucky Number 13
Bugün itibariyle, tam bir ay sonra dedem ölecek. Kim bilebilirdi ki? Ölümün eylemlerini kim tahmin ya da takip edebilir? Kim onun hamlelerini titizlikle gözleyip, planını her birimizin gözlerinin önüne serebilir?
Sanırsam ilk defa bu kadar yakındı o zaman bana ölüm, keskin tırpanı ilk defa bu kadar yakından yardı. Üstünden bir sene geçti bile. İnsanın içi nasıl da boşalıyor. Hisler, her an yer değiştirmeye eğilimli. Zaman her şeyin üstünü yeni şeylerle örtüp, süslüyor. Onları güzel güzel giydiriyor; sanki ölümle ilk randevularına hazırlıyormuş gibi.
Bugün sahilden dönerken şair gibi düşünmeye başladığımı fark ettim yine, son birkaç gündür kelimelerle aramı düzeltince. Sahte, ıslak ve kaypak hepsi. Büyümek istemeyen bir çocuk gibi ve buna sabitlenmekten korkan.
Yaşlanmak istedim bir an önce, tıpkı dedem gibi. Olan biten her şeyi yaşlı, mat ve yarı cansız iki gözle seyretmek. Dışarıdan sabırlı ve sanki düşünmek artık beni yormuyormuş gibi görünerek.
Anlaşılan o ki hayat, her birimize ona sıkı sıkı tutunmayı ve inanmayı buyuruyor. Emirleri var, uygulamak zorunda olduğumuz. İsteklerimizin ise hiçbir önemi yok; doğru şeyi talep etmediğimiz sürece. Doğru şeyi talep etmek için ise önce doğru ihtiyaca ulaşmak gerek. İşin püf noktası bu.
Ve sonra casus, “seni araştırdım ve okudum” demişti bana o günün gecesinde. "Tahminler doğru çıkabilir" diye içimden geçirmiştim ben de. Deniz suyu yuttum az evvel yüzerken, çok pisti hem de. Öksürdüm, tuzdan genzim yandı. Ve evlatlık kız çocuğu, anneannemi ziyarete geldi. Bu yaz samimi arkadaş oldular. Çok yiyor ve çok konuşuyor. Pek tatlı. Önünde kocaman bir hayat var. Mutluluğun ve sevginin içinde ve hep bu erdemlerin peşinde yaşlanmasını diledim.
Sonra aklıma bir düşünce düşüverdi: "Bir çocuğu, her sabah yatağından kuvvetle fırlatan şey, hayatın bilinmezliğini keşfetme heyecanıdır; yetişkini yatağına yapıştıran şey ise hayatın tekdüzeliğine olan alışmışlık."
Zıt kuvvetlerin karşı konulamaz direnci, her daim üzerimizde işler; biz istesek de, istemesek de. İki pranga var her birimizin bileğinde ve içinde ortaklaşa ya da kardeşçe yaşamak zorunda olduğumuz yuvarlak bir hücremiz.