Damarlar ve Tuğlalar

Evler.
Dört duvar,
duvarların içinde borular var, paslı borular
ve pencerelere asılmış renkli saksılar.
Bir çatının altındadır hayat,
Bazen yalnız, bazen ortaklaşa.

Yuva.
Müşterek müessese.
En küçük birim.
Çalı çırpı hepsi.
Gerçek şu ki
kuşların zanaatkârlığını
insanlar taklit etti.

Alışkanlık,
sadakat ve ait hissetmek.
Ait olmak birine, birilerine.
Özlem duymak.
Hisler, besleyince büyüyor.
Yerine oturan
ve sadece yerinde güzelleşen bazı şeyler var.
Yalnız verimli toprakta açan çiçekler gibiyiz.

Pek çok şeyi bildiğimizi sanar,
nitekim yanılır ve taşınırız.
Ve günün karanlık yüzünden baktığımızda
görürüz ki gün ışığı, düştüğü yeri şefkatle öper.
İnsan, hayaletlerinin gölgesinde dinlenmeli.
Yorgunluk, göz kapaklarında birikmiş.
Denizdeki dalganın zincirleme köpüğünde
suyun gizli mesajı hapsolmuş.

Bak,
karıncalar durmaksızın çalışıyor.
Betonu delen şu yabani otlara bak!
Bulutlar, bize bir şeyler anlatmak istiyor.
Dışarıda hayat var,
hayatta ise ritm.
Ritmde bir düzen var,
düzende ise huzur.
Her şey dengeli, her şey sakin.
Sessizlik, en çok doğaya yakışıyor.
İnsan ise her şeye eğreti.

Dişe diş, kana kan!
Çok da uzak değil,
maalesef ektiğini biçeceksin!
Tüm bu renkler,
sesler,
yüzler ve isimler.
Hepsi aynı şeye işaret eder.
Gözle görülebilir bir gizem.
Harp meydanında kopmuş uzuvlar var.
Tedavi, ihtiyaçtan doğar.
Yara kabukları,
iyileşirken kaşıntıya meyillidir.

Karanlık gecenin dingin gözleri ile flört etmeli.
Ve şimdi, 
tüm yansımalar bir olup hakikati çarpıttı.
Vakit tamam.
İnsanlar.
Hayvanlar.
İnsanlar.
Gerçek, artık gün gibi ortada.

Ağaç dalları, minyatür ağaçlardır.
Hayat dediğimiz şey,
çok sayıdaki seçimlerin organik bir toplamıdır.
Sürekli olarak seçer ya da reddederiz.
Biz seçmeye devam ettikçe her biri,
başka seçenekler doğurur.

Arzu, harfleri çağırır
ve harfler bir araya gelir.
Düşünceler, bu harflerin kodlanmasıdır,
hisler ise düşüncelerin.
Eylemler ise düşüncelerin çocuğudur.
Bunlar olmadan bedenin içi boştur.
Yani dışında olup biter her şey.
O nedenle herkese "insan" denmez.
 
"Keserken törpüle, oyarken cilala." demişti biri.
Meşalenin karşısında iptal olan bir mum gibi,
insan da kendinden yüce olana boyun eğmeli.

Eller yukarı!
Artık kamufle olma vakti...
Formül belli:
Evde avcı olmalı,
avcı ise evcil.