Kayıtlar

Aralık, 2024 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Köpek Dişi

Işıktan örülü tacının altında, yüce bir Kral, ihtişamıyla oturur. Kral'a sadâkat yemini etmiş on adam, şafağın sökmesi için birleşmişti. Her birinin karşısında yedi huzursuz geceden doğan, yedi obur canavar. Dişleri kenetli, pençeleri sivri. Günahkârın etini delen iki oynak çivi. Ruhu ilmek ilmek ören bin bir kesik harf. Akılda özgürce dolaşıyordu soru işaretleri. Alından akan her bir damla ter, mühürlü avuçlarda birikmişti. Adamların isimleri belirsizdi. Kimisi kandı, kimisi gözyaşı. Her biri, ekmeğini çaba sarf ederek yemeye niyet etmişti... Ve kurtuluşu çağıranlar uğruna yükseltilen bir dua, tüm göğü inletti: "O, bizim sığınağımızdır. Dağlar, denizin kalbine çöktüğünde korkan biz olmayacağız." Ancak Adem'in dili kaygandı ve kemiksiz. Şimdi, bir zamanlar gururlu olan tüm kayıp şehirlerin yerle bir olması için geri sayım vakti. Hiçlik ile yüzleşen halkların, bu son kıvrak dansı ve yalandan sevinci. Yalnızlık ile zehirlenmiş olanlar, bu köpürmüş salgında can verecekti...

ÖNEM/SİZSİNİZ

Güncel bilimsel tahminlere göre Dünya, en az 4543 milyar yıl yaşında. Demografi uzmanları, insanlık tarihini günümüzden 200.000 ila 300.000 küsür yıl öncesine kadar götürüyor. Yeryüzünde dolaştığımız bu süre zarfı boyunca 109 milyar kişi yaşamış ve ölmüş. 2025 yılı itibariyle ise dünya üzerinde yaşayan neredeyse 8.2 milyar insan var ve bu sayı git gide artmakta. Eğer çoğumuzun olduğu gibi ortalama, sıradan ya da basit bir insansanız, yani ardınızda kolektifin aşina olduğu herhangi bir şey bırakmadıysanız, vay halinize! Siz öldükten sonra, sizi tanıyan ve bilen son kişi de nalları diktiğinde, bu hayatta sanki hiç var olmamış gibi olacaksınız. Tüm anılarınız, hayalleriniz, hisleriniz, düşünceleriniz; kısacası sahip olduğunuza inandığınız veya gerçekleştirdiğiniz her şey, sizinle birlikte sıfırlanacak. Kaldı ki işin gerçeği, ardınızda bir şeyler bırakmış ya da bırakmamış olmanızın da siz öldükten sonra size pek bir yardımı dokunmayacak. Bu verilerin tümünü baz alarak, gündelik yaşantıları...

Günlük Hesaplar & Mekanik Arzular

"Kişi için sevebildiğini hissetmek, bir başkası tarafından sevildiğini hissetme ihtiyacına kıyasla çok daha ağır basıyor" diye düşündüm. Bu düşünce, dün geceden beri benimleydi, etrafında dönüp dolaşıyordum sürekli.  İşin gerçeği, ara sıra hortlayıp hayatıma musallat olurdu ve ben, yine o dönemlerden birindeydim. Bir de şunu düşündüm: bu meselenin sanki bir çetrefili vardı. İnsanın yüzüne sevilmediği haykırılınca dünyası başına yıkılırdı, buna katlanamazdı. Fakat birini sevmediğimizi o kişiye itiraf edebilmek pek de zor sayılmazdı. İşin içerisinde, her zaman için otomatik işleyen bir menfaat hesabı vardı. Aslında bu denklemin temelinde sevgi falan yoktu, bizim sevgi sandığımız ya da bu isimle nitelendirdiğimiz bir his vardı. O hissin yeri gelince doyumunu, yeri gelince ise yoksunluğunu hissediyorduk. Ancak o hissin adı sevgi değil, hazdır. Haz sevgiyi, giyinmiştir ya da iyiyi, güzeli. Bizi, bize iyi hissettiren şeyler ile kıyafetlenmiştir haz.  Bu tanıma uyan spesifik şeyleri...