Düşünmek, Kondisyon İsteyen Bir Eylemdir

Zamana ve onun göreceliliğine dair algımız, içinde bulunduğumuz anda gerçekleştirdiğimiz eylemden aldığımız haz ile tamamen doğru orantılıdır. Eğer, bizi sıkan, yani arzulamadığımız ve haz almadığımız ya da haz alma ihtimalimizin olmadığına inandığımız bir eylemde bulunuyorsak, zaman bize yavaşlamış gibi gelir. Sündükçe süner, bitmek bilmez. İşte bu anlarda hep dakika sayarız ve dakikalar bize hep saatler gibi gelir.

Ancak bize haz veren, arzuladığımız bir eylemde bulunuyorsak zaman gerçekten de kendini su gibi hissettirir ve bizler de sanki onun üzerinde seyrediyormuş gibi özgür hissederiz. Bu anlarda da dakikalar geçmesin diye onları saymaya koyuluruz ancak bir saniyeyi dahi yakalayabilmek mümkün değildir. Her şey, biz göz açıp kapayıncaya kadar gerçek ve yalan arasında seyreder.

İşin aslı, zamanın kontrol kumandası bizilerin elinde değildir. Aksine kamçısı sırtımızda, kamçının sesi ise kulaklarımızda kendine bir yer bulur. Bu nedenle, sınırlı algılarımızla uyguladığımızı sandığımız hızın göreceli ölçümüne güvenmek bizi her zaman aldatır.

Zaman bizlerin üzerinde, bizlerden bağımsız bir sistem inşa etmiştir ve hızını, her şeyden önce bu sistemin elementlerine kalibre eder.