Kayıtlar

2023 tarihine ait yayınlar gösteriliyor
Üzerinde basitçe düşündüğümüzde Hitit, Urartu vs. gibi antik uygarlıkların kullandığı piktografik yazı sistemi ile günümüzde kullanılan emojiler arasındaki tıpatıp benzer ilişki, sözüm ona modernitenin bir noktada -özellikle insan ilişkileri ve iletişim özelinde- bizi primitif bir forma sabitlediğine, hatta özümüzün belki de hep aynı kalmaya programlanmış olması ve belki de yaratılışımızın temelinde kusurlu bir kuvvetin yattığı ihtimaline açıkça işaret ediyor. Aradaki en bariz fark, artık çanak ve çömlek yerine Facebook, Instagram ya da WhatsApp gibi sosyal medya kanallarını bir gösterge aracı olarak kullanıyor oluşumuz. Tarih, daha doğrusu gelişim sürecimiz, kabaca taslağını çıkarttığımızda gerçekten de periyodik tekrarlardan ibaret gibi duruyor. Ancak her geçen saniye yaşadığımız ve yapmak zorunda olduğumuz her şey daha bayağı, daha yapay ve daha mide bulandırıcı. Uzun lafın kısası, dışarıdan gelişirken içeriden çürüyoruz.
 "I know, you want the sin without the sinner."

For Sum/Just Ride

Az evvel bir şekilde denk geldiğim, geçmişimde yaşayan bir arkadaşımın, bana göndermiş olduğu mektuptan küçük bir kesit: " Kendini, yazdıklarını objektif bir şekilde oku; başkasını gözlemler gibi gözlemle kendini dışarıdan. İşte o an, okuduklarını hissetmeye çalışma. O sen değilsin artık çünkü. Karşına oturttun sen seni ve onu artık hissedemezsin, yalnızca gözlemleyebilirsin. Ve sonuna geldiğinde her şeyin, artık neleri defalarca denediğini, neleri ise hiç denemediğini; neyin, kaç defa, hangi sonuçları verdiğini daha net görür olacaksın diye düşünüyorum. Kendinde bulduğun ama şu an belki de yanlış olmadığının farkına vardığın tüm hatalarını, kendini haklı gördüğün ama yalnızca kandırdığını fark ettiğin tüm adaletsiz hesaplamaları, o an için en doğrusu gibi gözükürken seçtiğin tüm yanlış yolları, bazen de gerçekten "iyi ki seçtim" dediğin ve de yürüdüğün yolları... Bunları sana ne ben, ne sen, ne de bir başkası gösterebilir; yazdıklarından başka. " Benden, -bir gün o...

Yardım Eline Karşılık Verdim

Gecenin kılcal damarlı rahmini yırtarken sen, gülmüştün yüzüme. Güzeldin, kızarmış yanakların ve ufak, körpe dişlerin. Göz kapaklarında ter birikmişti, aşağı doğru süzülüyorlardı. Gülüyordun, duraksamadan gülüyordun. Parça parça kan öbeği ve parlak yılan derileri vardı yerde, attığım her adımda ayaklarıma dolanan. Yüzler vardı duvarlarda, ekşimiş, korkunç insan yüzleri. Ve pençelerin vardı, keskin, bilenmiş pençelerin. Kendi tenini kokluyordun sürekli. Küçüktün, git gide küçülüyordun. Doğumun sancılıydı, çıplak gözlerimle izledim. “Ölümden beter olmalı” diye düşündüm kişisel gerçekliğine en yakından tanıklık edince. Durdum ve kendim için dua ettim. Zeminde beliren çatlaklara basmamaya ant içmiştim, beni en dibe çekmesinler diye. Tam o esnada, yani seneler sonra, çakılı kaldığım yerde her şey noksandı. Dağınık hissediyordum ve sönmüş. "Kendine dürüstçe sahtekâr diyemeyenin, cehaletinden korkmalı" diye düşündüm. Her şey çok gerçekti. Gerçek ise olması gerektiği gibidir. Bir ya ...

Nekahat Dönemi

Bize bir ihtiyaçmış gibi görünen şeyin peşinde koşmaya ve onu elde etmeye meyilliyizdir, mayamız budur. Bu sebeple de hayatlarımızı, bir şeylerin peşinde koşarak geçirir ve nitekim bu hayattan hiçbir şey anlamadan ölürüz. Ancak tüm ihtiyaçlarımızı, gerçekte doğa belirler ve her daim de bize ihtiyacımız olanı, ihtiyacımız kadarıyla verir. Bu alışverişe dair hiçbir detayın farkında değilizdir. O nedenledir ki yaşadığımız hayata bir anlam kazandırabilmek için, doğanın kanunlarına uyumlu yaşamayı, bilinçli bir şekilde tercih etmekten başka yapmamız gereken belki de hiçbir şey yok. Kendimizi doğaya uyumlu bir formda çalıştırabilmek, birbirimizin hakkını gözetip sorumluluğunu üstlenmekten; yani aramızdaki bağdan ve bu bağı günbegün kuvvetlendirmekten, böylelikle de nitekim birbirimizi gerçekten hissedebilmeye gelmekten geçiyor. Tek bir vücütmuşuz gibi... Taştan kalplerimizi, etten bir kalbe dönüştürmek adına tek bir ağızdan çıkan ortak bir yakarış, büyütülen kuvvetli bir arzu. Başka bir şeye...

Lucky Number 13

Bugün itibariyle, tam bir ay sonra dedem ölecek. Kim bilebilirdi ki? Ölümün eylemlerini kim tahmin ya da takip edebilir? Kim onun hamlelerini titizlikle gözleyip, planını her birimizin gözlerinin önüne serebilir? Sanırsam ilk defa bu kadar yakındı o zaman bana ölüm, keskin tırpanı ilk defa bu kadar yakından yardı. Üstünden bir sene geçti bile. İnsanın içi nasıl da boşalıyor. Hisler, her an yer değiştirmeye eğilimli. Zaman her şeyin üstünü yeni şeylerle örtüp, süslüyor. Onları güzel güzel giydiriyor; sanki ölümle ilk randevularına hazırlıyormuş gibi. Bugün sahilden dönerken şair gibi düşünmeye başladığımı fark ettim yine, son birkaç gündür kelimelerle aramı düzeltince. Sahte, ıslak ve kaypak hepsi. Büyümek istemeyen bir çocuk gibi ve buna sabitlenmekten korkan. Yaşlanmak istedim bir an önce, tıpkı dedem gibi. Olan biten her şeyi yaşlı, mat ve yarı cansız iki gözle seyretmek. Dışarıdan sabırlı ve sanki düşünmek artık beni yormuyormuş gibi görünerek. Anlaşılan o ki hayat, her birimize ona...

Beşinci Harf İçin

Bu yazıyı okuyan biri için yorucu olacağını biliyorum ancak özellikle paragraflar eklemedim, her şey iç içe geçsin diye . O nedenle, az sonra h arcayacağım sözcüklerin her biri, bir diğeriyle yakın temasta. Harfler diyarında, halka açık orgy partisi! Belirli bir formu olmasa dahi ağırlığı olan ve sayılabilen şeyler, onları muhafaza eden kaplardan taşıyor. Ardından kör bir hançer gibi, insanın elmacık kemiklerine saplanıyorlar. Kafatası, gerçek bir sanat eseri. Darp ediliyoruz, sıvı ve kesik darbeler ile. Kan şimdi gövdeyi götürüyor. Ve gözlerim, artık bir balığınkileri andırıyor: hem şiş, hem donuk, hem de ıslak. Bugün renkli hayaletler başıma üşüştü, rahat rahat nefes alamadım. Hızlı bir ritm eşliğinde dans ediyordu hepsi; el ele, sırıtarak. Ve fark ettim ki geçmiş, günümüz için referans ya da örnekler toplayabileceğimiz, içerisinde tüm tecrübe ve anılarımızın arşivlendiği eşsiz bir kaynaktır. Onu, içinde dizginlerimiz olmadan, özgürce dolaşabileceğimiz bir alan sandığımız her yanılgı...