Kayıtlar

2018 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Esrime

Korkak olanlar, bazı bazı, seyri güzel bir yükseklikten aşağı doğru çakılmanın ve yerçekimini kendine düşman bellemenin, nasıl olacağına dair kafa patlatıyor. Bazı bazı, bedeninde gezinen kirli kanda boğulmayı, bazı bazıysa onu var eden her solukta gerçekleşen yavaş çürümeye, hız kazandırmayı arzuluyorlar. Tüm bu emeller doğrultusunda oluşturdukları her bir tasarının sonucunda ise, bir takım ihtimaller, aniden zihinlerinde kendilerine bir yer buluveriyor. Bu ihtimaller, her tasarımın sonucunu, bir şekilde komplikasyona uğratabilecek kuvvete sahip. Bahsi geçen sonuçların üzerini, fikir formunda örtmeye yeltendiklerinde ise henüz taslak halindeki eylem, cesaret edilemez bir sınanma ile kıyafetlenip, tüm bedenlerin karşısına çıkıveriyor. Sonrasında beden, "sahip olduğumuz kütleden, miktar olarak daha fazla acıya maruz kalmak zorunda değiliz, kalamayız ve kalmamalıyız" diye buyuruyor. Tüm korkakları avutup, dirençlerini kırmaya yelteniyor. İnsanın merkezine hapsolduğu sonsuz ve g...

İmgesel ve Örtük

Büyük bir balyoz hayal edin, ancak bulutlardan yapılmış. Tam kafatasına indiği yerde, devasa güller bitiveriyor. Kafatasındaki çatlaklardan hızla kan akıyor. Her bir gülün tam merkezinden oluk oluk akan bir diğer şey, darbeyi alan kişinin var olma çabası. İşin ilginç yanı, sakince akıp giden şeyler, darbeyi alan kişiye yitirilmiş gibi hissettirmiyor; aksine bir şekilde elde edilmiş olmaya çok daha yakınmış gibi. Özgürlüğün kokusu kişinin burnunda kendine bir yer buluyor. Tam anlamıyla kazanan olmaksa, kafatası olmayan kimileri için artık çok daha uzakta. Sonra güller açtıkça sapları balyozun tesir ettiği alanı kıvrak biçimde sarmalıyor. Darbeyi alan kişi, darbenin şiddetiyle bir anda şunu öğreniyor; aslen ruhunun içinde hapsolduğu beden, bir kağıt kadar inceymiş. Git gide birbirine sarılan dikenlerin tümü, tıpkı sap gibi, canlı yeşil ve derinin altına doğru ivmeyle nüfuz etmekte. Dallar, bedeni sardıkça beden geriliyor. Nitekim beden, formunu koruyamıyor ve dayanamayıp yırtılıyor. Ve b...

Sembolikler

Daimi deri değiştiren bir yılan gibiyim; sırf mevsimler sebep. Değişim ve dönüşüm, beni ve özümü tanımlar.
Asla bitmeyeceği bilinen bir savaşa, hiçbir mühimmata sahip olmadan, gözü kapalı dahil olmak gibi.

Anka Kuşu Kostümü

Yanıyor ve küle kavrulduğu hale erişiyor; ancak küllerinden tekrar doğamaz.

Dalından Kopart, Kıçını Sil, Ardından Toprağa Göm

Gece uykumdan, herhangi bir dış müdahale vasıtasıyla uyandığım ve tekrardan uyumak için çokça çabaladığım vakitlerde, zihnim aniden ve kontrolüm altında olmadan geçmişimdekilere sunabileceğim kelimeleri, normalde belki de beceremeyeceğim kadar mantıklı bir halde kurgulamaya kalkışıyor; hem de erişemediğim bir cesaret, erdem ve dürüstlük ile. Bu durum belki vakti zamanında diyemediklerimin, belki de demek istemediklerimi hep kendime saklamış olmamın bilinçaltımdaki yansımasından kaynaklıdır. Bilmiyorum... Bahsettiğim durumun çoğunluğunu hep içimde yaşayan ve iradem ötesinde olan esaslı bir varlık gerçekleştirirken, iradem dahilindeki ben, tekrardan uyuyabilmek için yattığım yerde kıvranıyor ve gerçek anlamda can çekişiyorum. Zihnim, oluşturmaya yeltendiğim bu hayali diyalog ya da monologları var eden kusursuz nutuğumu yönlendirmeye çalışıyor. Söylemleri bütüne ulaştıran tüm sözcük öbeklerini sıralandırıyor, hepsinin üstünden geçiyor, hitabete oldukça özen gösteriyor, iletişimi karşı...

Yazın Ortasında Battaniye ile Uyumak Aslında Biraz Şova Kaçıyordu

Kişi, karşısındaki kişinin onu maruz bıraktığı şeylerin hepsine dair bir şikayet hazırlamadan evvel, "bir sahtekarı mı değerlendiriyorum yoksa günbegün bir sahtekarı mı doğurdum?" diye düşünmelidir.

Benim Tatlı Sanrım

İsmimin bir önemi yok ve anlatmak istediğim bir hikayem var. Uykuyla aramın iyi olduğunu söyleyemem. Ve dün gece, hafifmeşrep ya da yeteri kadar sarhoştum. O nedenle uykuya dalabilmeme yardımcı olabilecek hiçbir şeye ihtiyacımın olmadığı bir geceydi. Bu nedenle hiçbir şey ile ilgilenmeden, sadece ve sadece sarhoş olmanın verdiği avantajı kullanarak uyumaya yeltendim ve nitekim uyuyakaldım. Ardından gece yarısına doğru, içtiğim çokça bira sebep, işemem gerektiği alarmını zonklayarak veren mesanem, beni güzellik uykumdan uyandırdı. Uyandığım esnada, uykuya dalmadan önce yanımda uyuduğunu hayali olarak var ettiğim geçmişime gömülü kişiyi -ki bu duruma kendimi inandırmıştım- gerçekten de yanıbaşımda uyuyormuş gibi algıladım; hem de beş duyumla. Sonrasında, bu senaryo sebep, yataktan ayrılırken huzurlu ancak temkinli birine dönüşüverdim. Rahatsız adımlarla odadan çıkmak için yavaşça doğruldum; tıpkı bir kedi gibi. Kapının koluna ulaştım ve kapıyı yavaş hamleler ile açtım. Tuvalete doğru ses...

Yırtılan Kalp Zarı

Kendini güçlü ve dirayetli sandı. Kendini, karşı karşıya kalabileceği hemen hemen her senaryoya karşı göğüs gerebilir ve sonucunda ama benimseyebilir ama yitirebilir sandı. Her halükarda, hayatın işleyen sistemine kendini adapte edebildiğine inanıyordu. İnsanın kendi kendine biçebildiği bu sınırlı belirlilik hali, onu rahatsız etti. İhtimaller, sürprizler doğurmalıydı ki heyecanın tadı olsun. Bu durum canını sıktı ve kalkanını bıraktı; hatta toprağa gömdü. Sonra günler geçti, aradığını nitekim buldu ve savunmasız yaşanamayacağını ya da dün arzulananın, bugüne gelince kusurlu olabileceğini öğrendi.

Sonne

Etrafını sardığına inandığı gerçeklikten sıyrılmış bir halde ayakta durmuş, bekliyordu. Belki öylesine, amaçsızca; belki de değil. Kendini sabitlediği yerde, en sağlıklı kararı verebilecek muhakeme yeteneğini, zihnimin derinliklerinde aramaya çalışıyor, bu boşlukta boğulmamak için bir çözüm arıyordu. Duruşu, daha doğrusu çöküşü, işin aslı bütünüyle bir amaca dayalıydı. Kendine biçtiği bu amacın olası sonucu ya da sonuçları ise gözlerinin önündeydi. Ve hepsi de  kurguladığı görkemli senaryodan olabildiğince uzakta konumlanmıştı. İsteklerinin gerçek karşısında bir önemi olmadığını hatırladı. Kulak kesiliyor, dinliyor ve duydukları üzerinde düşünmek için çabalıyordu. Bildiği şeyler, suratına şiddetle çarpıyor gibiyse de esas tokadı kendine çoktan atmış gibi hissediyordu. Artık gerçekten de bir şeyler yapabildiğinden ya da doğru düşünebildiğinden tam anlamıyla emin değildi, başkalarına eminmiş gibi sunuyor olsa bile. Mantığına yerleşmeyen her şey, an içerisinde yaşıyor olduğu şeylerle ...

Yamyam

Benliğin doyumu, deneyimlerin yükü ve zamanın sunduğu ihtimaller çerçevesi içerisinde, ruhunu yaşamdan ayrı yaşatabilmeyi arzuluyor. Kendini ıstıraptan sıyırmak ve etini tuzla tatlandırmak istiyor.

(İşin İçinde Monolog Varsa) Rakamlara Güven Olmaz

"Birken iki, ikiyken üç; üç ya da beşken ise genellikle birim." demek istedi ve dedi biri. "Yalnızken, yani birken; hep ve hiç, çok yahut az, gündüz ya da geceyim. Herkesle birlikteyken ise genellikle yalnız, yani birim." diye de ekledi. Bu olabildiğine dürüst söyleminden sonra bir parça umutsuzlukla etrafına bakındı. Çevresinde, serzenişine ya da itirafına kulak asacak kimseyi bulamadı. Gözlerinin önünde duran bu sözcükler kusmuğunu temizleyecek ve temizletecek kişi, yine kendisinden başkası değildi. Sözcükler ise yer yer kanlıydı.

Katil, Esasen Maktûl

Esasen öldürebildiğim ve öldürürken de nitekim kendimi kötü hissetmediğim, bir yönden de bu eylemi sergilerken içimi bir nevi intikam duygusunun sarmalamasına vesile olan iki varlık var: ben ve sivrisinekler.

...Yaratılışın Başından Beri

Ruh kırılgandır ve ruhu kırılan, ruhunu kırandan her halükarda medet umar. Çünkü kırık bir ruh, kendi kırıklığına çözüm üretebilmek acizdir; bir ruhu kıran kişi ise tüm ruhlara paydaş ya da merhem olmaktan.

Parçalanmış & Sıkışmış

Bulutlar ağladığı vakit, düşen her damlada sırılsıklam ıslanan. Her şiddetli fırtınada zerre zerre dağılan,  kuytu köşeye savrulan. Sigarasını yaktığı zaman, anın içine hapsolan. Her daim, her şeyde yitik olan, noksan olan. Kum tanesi, ruh kiri, Hepsi kaybolur zamanla; zamanda. Ancak o göremediğinin içinde  hapsolan ve çürük duvara yaslanan. İçinde harlanır alev lakin yangını başlatan kendi değil. Suda bulur çareyi lakin tutabilecek nefese sahip değil. Berrak değil, saf değil, Ağzından çıkan laf değil. Göğsünde dolanıp duran can değil, candan değil. Yansımasını arar arar ama göremez, hiçbir ayna ya da canda; çünkü hiçbir ayna aynı değil, ve hiçbir can anda değil. Mutluluğun kudreti ve o diler ondan payına düşeni. Lakin mutlu edemez kendini  ve de tanışık olduğu kimseyi. Güneş'in merhamet yüklü okları, Ay'ın geceye karşı tuttuğu kalkanı. Hepsi ebediyetle bir, uzaktan okşar teni ve nefesi.  Kan kırmızısı,...

Bak & Gör

Herkes, gözüne ilişen açığı bir şekilde kapatmanın peşindedir. Herkes, kendini tanımadığı ölçüde ancak kendinden bahsedebilir ve herkes, başkalarını tanıyor olduğunu varsaydığı kadar da esasen kendini tanımaktan bir adım daha uzaklaşmış olur. Bu nedenle her hamlemiz, gerçeği kendimizden hızla itmek gibidir. Herkes, başkaları adına uygun gördüğü gerçekliğe dair, asla çürütmeden kanıtlayabileceği çıkarımlarda bulunur. Bu bir faşistin yapacağı iştir. Fakat bu çıkarımların, aslında kendi içlerinde barınan ve biriken eksiklikler olduğunu göremezler. Onlar için bu körlük, asla uğrunda yas tutulacak kadar mühim değildir. Bazıları bu yas tutma yükümlülüğünü hissedebiliyor olsa dahi, bu yükü üstlenmemeyi seçer. Çünkü insan doğasına ait yasın yükünü herkes sırtlanabilecek kadar güçlü değildir ve doğa, yaşamayı hak edenleri kendi elleriyle seçer. Kimimiz zayıf, kimimiz kuvvetlidir. Kişi, içerisinde zapt ettiği içsel benliğini karşısındakine altın bir tepside sunmaya kalkıştığında, esas ve üstün i...
Deneyim, aynı anda hem öğreten hem de öğrenilendir. Kişi için önce öğrenilen, sonrasında da öğretilebilecek bir forma kavuşan şeye bağlı kalmamak ve onun gelişime inanmak, yeni deneyimleri belki de daha esaslı bir şekilde kucaklamaya olanak sağlar. İnsan, doğası gereği insan olmayı, hayatı boyunca bir takım katmanlar giyinerek öğreniyorsa, yani gelişimi kümülatif ilerliyorsa, zaman ve onun sunduğu deneyimlerin tümü, bu katmanları barındırabilecek büyüklükteki ihtişamlı alandır ve bu alandadır. Tıpkı kişiyi her şeyden koruyan bir koza gibi.