Kayıtlar

2016 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Barış

Bir insan, başka bir insanın içerisinde dönüp dolaşan kederin derinliğine ve boyut kazanmışlığına bir saniyeliğine de olsa ortak olabilseydi, herkes aynı yerin aynı katmanında eş zamanlı olarak barınabilir miydi? Bir ve tek olmak mümkün mü?

Sahtekâr Doğanlar

Dost, sevgili ya da eş olabilmek mühim mesele. Çamur içerisinde parlayanı ovalayarak ve okşayarak temizleyebilmek, gözlerden uzağa kaçıyor olanı yakalamaya ve yakınlarda  tutmaya yeltenmek ya da kaçan kişinin safında, aynı hızla ilerleyebilmek pek mühim! İçine doğru bükülü ya da bükülüyor olanın, kendini açmasını sağlamak mümkün ancak o kişiyi teşvik etmeden tanımaya kalkışmak tehlike arz edebilir. İnsanın içerisinde olan biteni gizlemeden, derinliklerine gömmeden ya da sıfat yerine geçebilecek tüm ögeleri giydirmeden sunabileceği, bunu yaparken de yanlış anlaşılmaktan korkmayacağı insanları kazanabilmesi; yargılamadan, küçümsemeden, reddetmeden ya da o çok üstün benliği ile harmanlamadan dinleyeni kucaklayabilmesi, gerçekten de soylu mesele. Sevmek, sevilmek en mühimi. Dar alanda ya da dengesizlikte debeleneni görmek ve ona el uzatmak ne yüce. Bir zar kadar şeffaf olabilenden, kanayan yaraya, gözde küçültmeden, yeri gelince avuç avuç tuz basandan, diplerde olanı yüzeye çekip çıkar...

160916

"Çok sevdiğim yaz mevsiminin bitişine şahit olduğum ve bu mevsime alıştığım ya da benimseyecek kadar uyum sağladığım için, korktuğum ve göremediğim pek çok şeyin git gide bana doğru yaklaştığını sezdiğim için, olamadığım ya da olduramadığım için, bana sunulanı ve bana bir şeyler sunan herkesi reddetmeye kalkıştığım ya da görmezden gelmeye çalıştığım ve hep aksi yönde koşturmaya çabaladığım için, gücümün yetmediğini ya da canımın istemediğini yerin dibine gömmekten çekinmediğim için, tam şu an kulaklarımda yankılanan melodi örgüsünün içimi en derinde gıdıklamasına istemsizce teslim olduğum için, ne yapacağımı bilmiyor olduğum için, sunacağım bir sürü şey olduğunu bildiğim halde hepsine ve her şeye yeter dediğim için, herkes, her şey ve tamamiyle ben için..."

Mağara Adamı

En primitif ya da içgüdüsel hareket ettiğimiz anlarda açığa çıkan her şey, hem gerçek hem de saklanamamış ya da asla saklanamayacak olan; hayvansal bedenimize ait olan şeylerdir. İnsanın içerisinde keyfine göre uykuya dalan bir hayvan yatar. O nedenle birini tüm çıplaklığıyla tanımak isteyen kişi, öncelikle o kişinin özüne katlanabileceği kadar işkence etmeli, ardından kamufle olmak için kullanılan tüm araçları -bunlar sözcükler ya da mimik maskeleridir- ilkel metotlar ile yavaş yavaş zedelemelidir. Ancak birini tanımak isteyen kişi, hamle önceliğini daima kendinde bulmalı, yani ilk önce karşı tarafın zihnine kendi içini gelişigüzel kusmalıdır. Buna ya da benzerlerine bazen manipülasyon da denir. Bu süreçte gerçekleştirmeye uygun olduğuna inanılan hamleler arasında herhangi bir boşluk kalmamalı, hızlı ve düşünülmüş biçimde hareket edilmelidir. Yoksa iki tarafında sorumlu tutulması gereken en ilkel anlarda, kişilerin içerisinde gizlenmiş olan avlanma arzusu ve vahşet, alenen ifşa olur. ...

Yeni Moda

Zihinde hükmünü sürdürebilmeye müsait olan yargıç, ruhta daima bir suç bulur. Ruh, suçlu olarak yaftalandığı her tekrarda, parıltısından bir parça yitirir. Böylelikle ruh söz sahibi olabilmekten öte, pişman ve boyun eğmeye yatkın bir mahkumun rolüne bürünür. Yani insanın karakter imparatorluğu ve bütün yönetim sistemi yüce yargıcın avucunda kalır. Buna belki tiranlık, belki de diktatörlük denir.

Kurşun Kalem Kokusu

Adaleti arayan bir ömür boyunca, Asılı kaldı zamanın örülü ağında. Eşit olan ne var ki Farklı olan can yaksın? Gün gelir güler, Günü gelir ağlarsın. Mutlu olduğunu sandığın anlarda Bir bakış, bir söz ya da bir gülücük, En sonunda içine doğru çöküp Patlarsın. Bedenden sızmak için önce ruhu örmek gerek. Görev basit: Parçaları birleştir, ötekine iliş ve kendini yetiştir.

Yeraltı

"Bazen durduk yerde bir olayın bütün yaşamımı değiştireceğine inanırdım. En çokta bu mecburi eve dönüşler sırasında, tam kapıda yakalardı bu duygu. Eşikte öylece kalır, gözlerim dalar, çocuksu bir umutla bir şeylerin olmasını beklemeye başlardım."

(Genellikle) Bir Gün

Bekleyiş, arayış, anlam konduramamak, umut beslemek ve onu bir şeylere bağlamak, eylemsizlik ve tümünün doğurduğu tutarsızlık ya da çift şekerli melankoli.

Diyalog ve Tutum

Zihinde dolaşıp duran, iki dudağın arasından olağan haliyle çıkmaya kalkıştığı vakit, zihnin efendisi, dudaklara var gücüyle egemen olmaya yeltenir. Emirler savurmaya başlar. Dudaklara görev yükleyen, yani duyguların hükümdarı, zihnin efendisine teslim olmak istemese de haklı mücadelesi sonucunda ne yazıktır ki yenik düşer. Tüm savunmasını yitirir ve git gide bükülerek işlevinden taviz vermek zorunda kalır. Bu noktada zihinde şekillenip, iki dudak arasından sızdığını sanan her sözcük garip, biçimsiz ve karmaşık bir biçime bürünür. Zihinden, bedene ulaşan -soyutken, somut bir form kazanan- ve ulaştığı yere ulaşana kadar da sürekli başkalaşan ya da gelişen şey, bütün üzerinde hakimiyet kurarak içrek, sonsuz ve tekrar eden bir rekabeti gün yüzüne çıkartır. Bu rekabet gözlemci, tanımaya hevesli ya da etkileşime açık olan, yani insan sayılabilecek herkesi şaşırtır ve üzerinde belirli bir miktarda hassasiyet geliştirilen farkındalığı, belki de hiçe sayarak kişiyi etkisi altına alıp, ortak pa...

Basit

Bardağın dolu olan kısmı var, boş olan kısmı var, e bir de bardak var. Ancak belki de hiçbirinin bir önemi yok.

Deneme: Kilitli Oda

İşin gerçeğini itiraf etmek gerekirse bu sefil hayattan bütünüyle sıkıldım. Kabuk değiştiriyor ya da rüzgar esintisinde kayboluyormuş gibi; köle gibi, efendi gibi, eriyen ya da yanan bir şeymiş gibi hissediyor olmaktan da. Zihnimin -yani kilitli odanın- her gün doğurduğu soru işaretleri, bu soru işaretlerinin, kendi hacimlerine baskı yaparak sorunlara dönüşmesi ve bu sorunların da, bütünüyle üzerimde kök salması. Muntazam çalışan, disipliner bir sistem ve onu oluşturan elementler. Sürekli olarak aktığına inandığım şeylerin, tükeniyor olmasına tanıklık ediyor ve buna karşı da şaşkınlığımı gizleyemiyorum. Bir çözüme ulaşmak adına bocalıyorum ve bu çabam bir türlü aksiyona dönüşmüyor, dönüştüremiyorum. Gücümü yitirmiş gibi hissetmekten ve olası döngünün merkezinde, bir cambaz gibi sürekli taklalar atmaktan sıkıldım. Gibi olmak. Zamana değer bindirmek ve bindirilen değeri zamana, tekrardan geri sunamamak. Ve nitekim zamanın beni bir gün cezalandıracağını bilmek, insanı kalıcı bir korkuyla ...
"Damla denize düşünce deniz olur."

Deneme: İçsel Benlik ile Söyleşi

Düşünce diyarında, yoğun bir duygu karmaşası. Deplasman ya da misafirlik. Bilinmeyen bir kıtayı keşfettiğini sanan kaşifin, o adanın yerlileri tarafından çorba yapılması. Ne yaptığını ve nerede olduğunu bilmek, bildiğini sanmak ancak pozisyonunu önemsememek. Hayatın sunduğu tüm koşullara boyun eğmek ve onun taleplerini okuyamamak. Belki de ne istediğini bilmek, ancak onları gerçekleştirmeye dair herhangi bir kuvvete sahip olmamak. Her fikri, zihinde dolaştığı formunda dışarı çıkartma arzusu. Ağızdan fırlayan her sözcüğün, bir karşılığı olduğunu varsaymak ve bu karşılık alışverişini yapmak istememek. Karşılıklı olanın kalp kıracağı, belki de umut aşılayacağı düşüncesi. Karşı tarafın istediğini, karşı tarafa sunmayı arzularken belki de karşı tarafla aynı isteğe sahip olmak ve bu isteklerin aynılığının birbirleriyle bir şekilde çarpışması. Big bang! Duygular merkezinde oluşan yıkıcı tezatlık. Hissetmek, hissetmeyi derinden istemek ve hissiyatın yükünü paylaşmaya duyulan arzu. Sevgiyi tatm...

Home Sweet Home

"O evin içerisinde sevginin varlığı ancak solunan havanın ağırlığında hissedilebilir ya da vücuda hapsedilebilirdi. Evdekiler olgun değillerdi, davranmayı pek beceremezlerdi; ya çok aşırıydı ya hiç. Olduğu gibi sundukları da olurdu duyguların tümünü, ancak bu yeterli sayılmazdı. Genel tanımda dişi şefkati üstlenirken erkek sessizliği yük bellerdi. Bu arada kalmışlık ve dengeden yoksunluk gelişim ve varlıkta büyük rol oynadı. Yaş ilerledikçe sevgi ve kavramsal yüküne adanan arayış ve bu kavramı lezzet ile tadamıyor oluş tamamiyle buna bağlıdır. Çünkü mahcubiyetten kaçmak varoluşun temellerinde yatıyor olmalı. Bir gün, bir gün her şey bir lav kütlesi misali akışın sıcaklığına kapılacak, bir gün." Demişti Bay Mağara.
Acı, esasen dişi olanın gözlerinde görünür hale bürünür.
"Perfer et obdura, dolor hic tibi proderit olim."

"Son Nefes" Nedir?

İnsan özünde ve derinliklerinde bütünüyle tinsel ve özdek bir maddeden ibaretken ve aslında tin ile madde birbirlerinden ayrılmışken, beden ruh ile sevişir ve ruh beden ile dolup taşarken; üçüncü boyutun sınırlarından taşmak, yeni deneyimlere ulaşmak arzuları ve aidiyet duygusu ile parlak bir geçiş yapmak. Herkesin tadacağı biçilmiş sonsuzluk, örülü yolculuk. ( Yıllar sonra not : Dedem sayesinde ilk kez tanıştım.)

Öylesine

Pamuk ipliğine bağlı, tutuşmaya yakın, patavatsız ve kor formunda hisler. Sivri, keskin, mat ve sıcak fikirler. Can sıkıntısı, baş ağrısı ve nefes darlığı. Aniden ağza gelen pürüzlü küfrün ilk hecesi. Yanlış istikamete doğru ilerlerken atılan biçimsiz adımlar ve klozetin soğuk yüzeyi. Yastığın rahatsız edici rahatlığı ve ayakların çıplakken ne yapacağını bilememesi. Yorgun gözler ve tüm gördükleri ve de tüm görecekleri.

Kümülatif İlerlemek

İnsan, var olabilmek için paslanmış ve sapını başkalarının tuttuğu süzgeçlerin içerisinden geçmeye mahkum mudur? Yavaşça süzülmeye başladıktan sonra arda kalan parlak tortullar, süzülen insanı eksiltir mi? Bu eksilme durumu, zaten olandan yavaş hamleler ile feda etmeye başlamak mıdır yoksa kişinin esas formuna kavuşmasının ilk adımları mıdır? İnsan, süzülmeden önce, edindiği tüm tecrübeler için biçtiği niteliklere hakim ve aşina mıdır? Eksilen insan, esasen insandan sayılabilir mi yoksa artık yeni bir kimlik mi kazanmıştır? Kişi, iyice süzüldüğü vakit, artık bu işlem kişi için yeni bir alışkanlığa dönüşür mü? Kendini eksiltmek, süreklilik kazanır mı yoksa kişi, belirli bir ivmeyle eksilmeye, eksilirken de aslen kendine eklemeye devam eder mi ya da edebilir mi? Büyümek, komplike ve esnek hesaplamalarla, kendi üzerimizde sürekli olarak dört işlem uygulamak demek mi? Saçma sapan şeyler.
Akciğerlerin biraz arkasında patlayan rengarenk havai fişekler, kaburgaları un ufak ediyor.

Bir Melodinin Gardiyanları

Evrenin unutulmuş ve gizlenmiş dilini konuşabilenler, seslere bir kimlik kazandırarak duygularımıza somut bir form verebilenler ve ilahi bir motifi, onu yaşayarak örebilenler.

Hayatın Kaynağı

Sadece çürümenin gücü nü merkez lerinde sabitleyip benlikleri için duygu, bilgi ve bakış açısına dönüştürebilen insanlar, yaşamın iki çakılı sınır arasındaki buğulu süreç olduğunun farkına varabilirler. Bu durum, bu durumu keşfedebilen bireyi zamanla yaşantıyı anlamlı kılabilmek için savaşmaya sürükler.
Günahlarımız, onlarsız yapamadığımız anlaşılan kendi cehennemlerimizi yaratabilmemiz için cennette biçilirler.

Tuzak Bunlar

Geçmiş avlar, bugün av olur, gelecek ise izler.

Aparkat

Hiçbir şeye ya da hiçbir yere ait değildim. Ait olmayı, sahip olmayı ya da içinde barınmayı arzuladığım şeyler ise benden uzakta duruyordu. Ve işin gerçeği her biri, gün geçtikçe daha da uzaklaşıyor gibiydi. Kendime, başkalarına ve hayata yabancılaşıyor, ne yapacağımı ve geleceğin bana neler sunacağını bilmiyordum. Önüme konanı yiyordum, tıpkı bir köpek gibi. Eylemsizlik beni gücendiriyordu ancak uygulamaya devam ediyordum. Sınırlı ve değerli zamanımı yok yere harcamak ve hayallerimin boşa çıkmasına şahitlik etmek gerçekten de büyük ıstıraptı. Dağlardan ya da çakıl taşlarından medet umar olmuştum. Gökyüzünün aniden ortadan yarılacağını ve tüm arzularımın tatminliğini ilâhi bir şekilde üzerime kusacağını düşlüyordum.

Yerçekimi Etkisinde Özdeyişlerim

1- İnsanın hakikât ile arası olması gerektiği gibi değil ise gözleri aracılığıyla bir noktaya sabitlenmekten ve bir süre sonra o noktaya dönüşmekten kaçınmalıdır. 2- İnsan, doğanın sunduklarını, sırtlanıp büyütmeyi kendine görev edindiği vakit, aynı zamanda doğanın bütüncül kütlesini de üstlenmiş olur. İnsanı var eden güç doğanın ta kendisi ise, yani doğa insana hâkim ise, insan doğanın ağırlığı karşısında un ufak olmak zorundadır. Gayret, insan için burada devreye girer. 3- Mantığın işleyiş mekaniği içerisinde sorun olarak nitelendirdiği ve içine hapsettiği düşünceler bulunduğu yerde ne kadar çok gezinirse, o kadar laçkalaşır. Tıpkı ağızda kaldıkça dağılan sakız gibi. Bir süre sonra sakız ya atılır ya da yutulur. 4- İnsan, kendi çevresinde ördüğü suni dünyaya anlam veremediği bir duruma ulaşınca, soyutlaşmaya başlar. Fiziksellikten sıyrılır ve kendinden bir hayalet yaratır. 5- Sevgi, evrenin temel yasalarından biri ve varoluşun özündeki giz ise, insan benliği ona ulaşma, onu paylaşma ...

Mandalina Çekirdekleri

Geceydi. Pencerenin önünde dikilmiş, sigara içiyordum. Serin bir rüzgar estiğinde kulaklarımdan içeri girmişti, beynimdeki çatlaklardan yavaş hamleler ile süzülmeye yeltenen karanlık madde. Şiddetli, fakat melodik bir öksürük tuttu bir anda. Elimle ağzımı kapatmaya çalıştım, gözüme tırnaklarım ilişti. Aralarına gizlenmiş küçük yaratıklar vardı ve gözlerimin içine bakarak gülümsüyorlardı. Dayanamadım ve lavaboya tükürdüm. Balgamımda, manasızca hizalanmış harfler, el ele dans ediyordu. Sonra kalbim, içimdeki boşlukta sakince konuşmaya başladı: "ben, sadece kan pompalarım, başka bir görevim yoktur".

Bulantı

İnsanlığın sosyal yüzeyine dair yontarak körelttiğim , pek   donanımlı bakış açısı, beni insanlığa, yani topluma karışmaktan bir noktada alıkoyuyor. Bahsettiğim bakış açısı, kendim için bütünüyle ve fazlasıyla deneyim, şüphe, merak, ilgi, sezgi ve gözlem aracılığıyla meydana gelip, duygular ve mantık ile harmanlanarak merkezimde sabitlenmiş bir pozisyonda sayılabilir. Fakat kendi gerçekliğimin özünü keşfedebilmek adına içime doğru yavaş hamlelerle bükülmeye kalkıştığım her an, aslında oluşturmakta olduğum bu örgüsel yapının çok da sağlam olmayan bir zemin üzerinde kurgulandığını gözlemliyorum. İşin aslı örüntünün materyali de pek kaliteli değil. Bu durum beni herhangi bir sınırlama olmaksızın, gerçeklikten uzakta durma arzusu, dengesizlik ve imkansız için çabalama haline sürüklüyor. İçinde kaldığım bu bocalamaların tümü, kimliğimi her geçen gün tekrar tekrar avlamaya ya da kemirmeye kalkışıyor. Yaşadığım zaman dilimine ayak uyduramamak, adeta havada asılı kalmak ve tutkularımı sıkı...

İmitasyon Ezoterik Aforizma

Ulaşmak için gizlemek, gizlemek için öğrenmek, öğrenmek içinse ulaşmak gerekir.