Kayıtlar

2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Havlayan Kedi

Hayat bazı bazı tesadüf, umulmadık olan ve inanılamayacak olanlardan ibaret. Asla kesişemez dediğim herkes bir noktada kesişip, bir deneyimi paylaşmakta.

Güçsüz ve Bezgin

"İçimde biriken bu hüzne katlanamıyorum" demek, artık benim hakkım. Ruhumun parıltılı çeperine işlemiş olan bu temizleyemediğim bariz is lekeleri, beni baştan sona (ya da içten dışa) sarmalamaya başlıyormuş gibi hissediyorum; sakin ve gaddar bir tavırla. Hisler ve onları yaşama ait pek çok şeye iliştirmeye çalışmak, düşüncelerin bir türlü mola vermemesi insanın gerçekten de pestilini çıkartıyor. Kendi kendini sabote eden rolünü istemeden üstlenmek ne de zormuş! Herkes beni alaşağı etmek peşindeyken, kendimi nasıl savunabilirim? Kendimi savunamadığım durumlar yüzüme tonlarca ağırlık ya da küflü bir gürz gibi inerken ve bu aciz tavrımın görüntüsü ise kendi gözlerimin önünde alaycı bir şekilde dans ederken, bir şeyi sevebilmek nasıl içimde yeşerebilir? Aslen suçum olmadığı halde neden prangalarımla birlikte karanlık bir hücreye atıldım? Susmak içimde birikiyor ve bunu sindiremiyorum. Hazımsızlıktan karnım şişti ya da çok bira içer oldum. Biriken her şeyi, içime doğru böğürerek k...
Sanıyorum ki ramak kaldı.

Suskunlar ve Panik Atak

Kas seğirmeleri, kesik nefesler ve sürpriz gözyaşları. Korku, endişe, telaş ve bir çözüm arayışı. Bir kişinin, sahte kabuğunu çatlatışına seyirci kalmak. Bu dramatik manzaranın sunduğu belli belirsiz acının, tanık olan kişiye bir rolü olduğunu hatırlatması. Kişinin, içinde bulunduğu an içerisinde bu rolü giyinmenin sarsıcı gerekliliğini üstlenmesi. Şekli, rengi ya da dokusu çok sevilen ve rastgele bulunan bir taşın, basınç ya da sürtünme kuvveti ile ufalanabiliyor oluşunu gözlemlemek; bir kum tanesinin serüvenini, ona tanıklık ederek öğrenmek. Taşların aslında katı bir materyal olmadığını idrak etmek ve ortak acı vasıtasıyla aydınlanmak.

Boğanın Boynuzları Sivridir ve Bazı Akbabalar Leş Sever

Genç Bir Cesedin Cebinden Çıkan Not : 04/11/2017, C umartesi. Saat 04:15 civarı. Sarı ve Loş Işıklı Mutfak. "Olan biteni hikaye örgüsünden ziyade sıralı, birbirinden bağımsız ve aslında bir o kadar da bağlı sözcük, imgelem ve kavram vasıtasıyla izah etmek gerekliyse ya da gücüm sadece bunu yapabilmeye yetiyorsa : merak, keşif, ihanet, kandırılmak, kandırmak, aldatmak ve aldatılmak, ayaklar altına almak ya da alınmak, yalan, sahteye bürünmek, sahte olanı sunmak, gerçeği görmezden gelmek, geçmişe sarılma arzusu, bugüne dair umutsuzluk, gözyaşı, kırmızı gözler, sarılmak, kaos, yıkım, gizlemenin gerekliliği, bilinmezlik, sarhoşluk ve belki de eskiden aşina olunan ve kişinin adımlarını ya da nefesini tanıyan bir sokağın kişiye bir anlığına da olsa sunduğu hatıralar ve tümü sonucunda kişinin eyleme dökülmesi, özlem, nefret, aşk, heyecan, panik, endişe, hissizlik, boyun eğmek, kabul görmek ve reddetmek, hayrete düşmek, benliğin bükülüşü, uyku, gizlice iş çevirme, hainlik, hinlik, k...

Biz

Parçalanmış göğsüm ve kesik nefesim. Yakarışımı duyan kulaklarımda kan var. Benliğim esnedikçe, benden verecektir. Zihnin duvarından seken kurşunu sıkan şayet zihinse, var olmak, kişiye ait bir imkansızlıkta ahenk ile dans edecektir. İşin gerçeği Ben, benden vazgeçtim belki de senden yıldım, sen ise ben olamamaktan.

Hayali Gözyaşı Mastürbasyonu/Ne Senaryo Ama

İnsan, bir eylemde bulunurken, eylemini zamana yaymalı ki umulmadık anda, umulmadık bir sonuç ile karşı karşıya kaldığı zaman, kendini göğüs geremeyeceği bir pişmanlığın altında ezilmekten kendini kurtarabilsin. Kişi, bir şey yaparken ya da yapacağı şeyi öncesinde tasarlarken, anın içerisine hapsolmamalı ya da yapılanı geçmiş kadar, gelecek de beslemeli ve böylece doğru tavır, kişinin içinde olgunlaşmalı. Çünkü ancak olgun bir tavır karşı tarafı gerçeği görmeye ikna edebilir. Bir insanı, bilinmeyen her şeyle, yani şüpheler ile birlik olup, belirli bir şiddetle suçlamak -hatta yargılamak- ve gidişatın ilerleyişini değiştirmeye kalkışmak ne acı. Hayat, peçeteleri bile dramatikleştirebilir.
Bir gün, bir yerde, gözlerimiz kavuşursa eğer sadece gü lü ms e.  Bu,  hepimize yeter.
Belki de tek ve en büyük kavgam kendimle; yaşamın kendisinden de ziyade. İnsanlar yıldırmaz belki beni ve en çok ben yıkıma doğru itelerim belki de beni.

Rüya İçinde Hayat

Aynı kişi, gezinir durur,  rüyalarının tümünde. Aynı kişiyle kapar o gözlerini geceye ve yine bulur onu, aslında onun olmadığı yerlerde. Gözlerini açtığı vakit yine onunladır, aslında yan yana olmadıkları halde. O ya da herhangi biri, bir şekilde ve bir gün, buluşurlar alemlerin hepsinde.
Sis gibi bir his; boğaza yapışmış, havaya hakim ve görüşü engellemekte.

Sonsuz Olanın Formülü:

Yel Değirmeni ile Savaşılmaz

Bildiğimi varsaydığım ve bu sebeple de biliyor olduğuma inandığım pek çok şey; belki de gerçekten bilinenler beni ele geçiriyor, en bozulmaya müsait vakitlerimde. Zaman baltasını bilerken kalkanım ince katmanlı bir teneke ve hayali düşmanıma kılıç çektim.

Bir Romantiğin Cephesinden Bazı Yatak Savaşları

Ağladılar. Boğuldular, büzüldüler ve serildiler. Hıçkırıklar içerisinde vardılar, sonrasındaysa iç çekip yok oldular. Cümleler, balyoza ve tokada dönüştü. Nefesten alıp vermekten uzakta, bir şeyi bulmaya kalkıştılar; ortaklaşa, birlikte, beraber ve birbirlerinden çok uzakta. Birbirlerine yaşattıklarının karşılığını yine birbirlerine sundular ve sunduklarının birine bile katlanamadılar; tüm ağırlığın altında damlalara dağıldılar. Gördüler, gösterdiler ve üstlendiler. Korkunç olanı gerçek bilir gibi oldular ve içlerinden biri gerçeği eşelemeye yeltendi. Lakin hemen sonrasında henüz buna hazır hissetmedikleri ve yanılıyor oldukları kendini belli etti. Belki de pek çok şeyi bilmiyorlardı ama yine de bilirmiş gibi hissettiler ve hep bilirmişçesine davrandılar. Çok kez öldüler ve çok kez dirildiler. Bolca güldüler. Yüce olan kavram ve göstergelerin ötesinde; onlar için biçilenin en doğal halini içlerine çektiler. İç içe, sırt sırta ve altlı üstlü sevdiler, bir oldular ve de sevildiler. Korkt...

Ayyaş Blues/Virgüllü Ağıt

Bir, şişe, şarabın, bana, inandıramayacağı, hiçbir, hikaye, ya, da, beni, ikna, edemeyeceği, hiçbir, senaryo, yok. Kendimle, birlikteyken, aksi, yönde, kendimden, kopmak, istediğim, vakitlerde, uzun, lafın, kısası, sarhoşken, ulaşamayacağım, hiçbir, hüzün, demeti, ya, da, hiçbir, içten, tebessüm, ne, yazıktır, ki, yok.

(Hava Serinken) Bazı Balkon Savaşları

Suskunum ve yine sessiz kalmayı tercih edenim. Bir nevi kaçanım ya da kaçmaya yeltenen. Tüm bunlar sonucunda da şikayet sebebiyim. Ağzımı açtığım vakit uzlaşım ve anlaşmaktan uzak olacağımızı bilen ya da kendince bildiğini varsayanım. Ben derken esasen de beni alaşağı edenim. Hiçbir şeyim, belki de her şeyin sorumlusu. Suçluyum ve suçumu, suçlu olmadığımı kabul ederek inkâr ediyorum. Bu harlı tartışmanın içerisinde sadece "evet" ve "hayır" kadarım. Suratıma savurduğu sözcükler karşısında hayrete düşen benim ve sarsılan ya da yere kapaklanan. Yıkamayacağım bir algı, demirden bir inat ya da özenle kurulmuş bir ilüzyona olan inanç karşısında parçalanıyorum. Sebebini bildiğim bir haklılığın karşısında tepkisiz olmak için anbean eksilmekteyim. Şu an karşımda ve yaraladığı yerden, hiç acımadan delip geçiyor. Belki delip geçen benimdir. Tüm deneyimleri, tekrar halinde, bir döngüymüş gibi yaşadığımız için, hiçbir şeyi aynı kefeye koymadan değerlendirmek, bizim için belki de...

"İnsan" Nedir?

Topluluk halinde olan ve bu topluluğun esasen kan emicisi. Bireysel çokluk. Enayi ve göz yuman. Yaşamın ne kadar kısa ve ne denli kıymetli olduğunu bildiği halde zamanı köleleşmek uğruna satan, sattıran. Kontrol altında tutulmaya aç ve başkalaşıp, kül halinde havaya karışan. Korkak. Öğrenilmiş çaresizliğin, et ve kemiğe dönüşmüş hali. Sahte düzene bağımlı ve barkoda, etikete, rütbeye, kariyere ya da kimliğe bir anda dönüşen. Uyumsuz, farklı, sivrelmiş ya da kaçmak isteyeni bir hamlede yutan. Hayaller yitimi ve benlikten kopuş. Bu bozuk düzeni gören ancak asla üstesinden gelemeyeceğini düşündüğü için, düzenden biri olmak zorunda kalan. Aciz. İnsan olmaktan uzak, varlık içerisindeki yokluk. Birlikten ve birliktelikten kopukluk. Doğru ilişkiye duyulmayan talep. Düşmanlık, nefret ve bencillik.

Üç Kez Düşün, Bir Kez Söyle

Güne başlarken, sebepsiz yere "bugün, boktan bir gün" demiştim. Sonrasında ise her şey oluk oluk aktı. Zaman her şeyi dev bir dalgaya dönüştürdü ve ben yüzmeyi unutmuştum. Sıklıkla patlak veren ortak krizlerimizin tümünde sümük gibi, suçlu gibi, gerçek bir enkaz gibi ya da yakışıksız, asla yeltenmeyen, dengesiz, bazen yalancı ve aldatmaya olduğunca meyilli; yerinde samimiyetsiz ve daimi yıkıcı gibi hissetmekten ya da hissettirilmeye maruz kalmaktan yılmıştım ve artçı şiddetlerle de yıkılıyordum. Bir zamanlar, yani yalnızken, bana biçilen rollerin pek çoğunu böylesine değerlendirmez ya da umursamazdım; bu plastik yaftaları, bana yapışması için fırlatan kişilerin gözümde ancak insan olabildikleri kadar kıymeti olmasından dolayı. Yine bir zamanlar ve yine yalnızken, sanırsam kendi kendime, kendim olabilmek bu kadar da güç değildi. Mesela kendim olmaya çalışmak yoktu, kendim olmaya çalıştıkça kendim olduğunu sandığımdan kopmak ya da özgecil bir başkalaşıma dahil olmak, belki de h...
Gerçeğe dair ve gerçeğe ait olanlardan haberdar değilmişim gibi. Gizlemeye yeltendiği manzarayı görkemli gölgesiyle döven, ancak yırtığından gün ışığının hüzmelerini etrafa saçan, yıpranmış bir perde gibi.

Kanlı Şimşek

Bay Fırtına, yüklü bulutların altında olmayınca genellikle özlemle karışık bir gereksinim hissiyatının esiri oluyordu. Bu hissiyatın yadsınamaz varlığı, oldukça el değmemiş ve korunulan bir yerdeydi; ihtişamlı bir yüzüğün her gün itinayla silinmesi ya da güzel kokan bir çiçeğin her gün sulanması gibi. Bay Fırtına, adım attığı her yolu ya da kolunu tuttuğu her kapının ardını kasırgalara dönüştürmek uğruna kendi yaşamına karşı bir savaş açmıştı. Her galibiyetten elde edebileceği ganimetiyse iliklerine kadar sezinleyebiliyordu. Elde edebileceği her şey, karmaşanın ta kendisinden öte değildi.

Kırmızı Şarabın Tüketicisine Çektiği Rest

Sen. Seni seviyor ve seni sevmiyorum.  Sen! beni sevmiyorsun ve seni seviyorum. Ben. Ben kimim? Sahiden, b en kimim? Doğru ya, Ben, senim. Ya sen? Sanırsam her şey basit ve her şey ortada. Öyleyse neden hiçbir şeyi göremiyorum? Sırtımı bu ağaca yasladım, neye, nereye ve ne için bakıyorum?

Kendi Kendini Sabote Eden

Kalabalık ve hareketli bir düşünce diyarına adım attıktan sonra duyguların rolü yoktur ve hepsi kukla sayılır. İnsan bu yolculuk sebep içerisinde biriken boşluğu ummadığı ya da arzulamadığı pek çok şeyle doldurmaya yeltenir ara sıra; sadece kendi yıkımına biraz daha çabuk ulaşabilmek namına.

Gerçek, İpucu ve Kör Dedektif

Özlem duymadığım halime katlanarak kavuşuyor gibiyim, bazen. Kaçmak yok, kaçabilmek yok. Nereye doğru? Ne yöne doğru? Nasıl? Zihnin kilitli bir oda olduğunu bilen kişi, bu odanın dört duvarı tarafından şiddetle ezilmeye mahkum değil midir?
Batmak. Durağan, titrek ve tekin olmayan vücudun hareketli, gayesiz ve başına buyruk zihinle birliği. Saplanmak.

Püf Noktamız

Üretmenin her hali, insanın yeri gelince karşı koyamadığını dışavurmasına ve böylece yükünü hafifletmesine aracı oluyor. Ama yazmak, ama anlatmak, ama çizmek, ama melodilerle bir olmak; insan aslen üretim aracılığıyla yaşama ayak uydurabilir.

Üstü Örtülü Tragedya III: 2+2=5

Sevmek, sevilmek. Gerçek hakkında gerçekten konuşabilmek. İki insan arasındaki romantik ve telepatik akıma el ele dahil olmak; yani birden fazla gibi görünürken aslen bir olmak. Olanı olduğu gibi anlatabilmek ya da anlatılabilir olacağını derinden bilmek ve böylece bükülemez ya da zedelenemez kenetlenme halinin de kenetlenen kişiler tarafından gerçek kılınması. Sonrasında korkunç bir aksiyonun araya girişi ve aniden ağzın teklemesi ve tıkanması. Sonra reddedilmek ve iki dilin birbirlerine küsüşü. Akımı, yanlış olarak atfedilen bir davranışın eğri büğrü taşlarıyla tıkamak, taraflardan biri için yanlış veya doğru olan kavram ya da eylemlerin ötesinde bulunma arzusu ve böylece insanın içselliğinde biriken şeylerin, biriktiği yerde infilak etmesi. Bükülemez ya da zedelenemez olan kenetlenişin, aslında iki çift gözün önünde asılı duran yıpranmış kırmızı bir perdeden ibaret olduğunu öğrenmek ya da insanın kendini kurtarmak için yine kendini kandırma dürtüsünü otomatikman devreye sokuşu.... K...

Esaretin Bedeli

Kelimelerin gücü, hem yapıcı hem de parçalayıcıdır. Zıt kuvvetlerin bu birlikteliğinden, bir takım koşul ve tecrübeler sonucunda gerçeğe dönüşen; kişiler arasındaki beraberlik ya da çatışma hali, yani ilişkilerimiz sorumludur. Bu sebeple bazen, kelimelere maruz kalmak ya da buna ihtiyaç duymak, bazense bir harf dahi duymak istememe arzusu kişiye hakim olur. Zihnin çalışma yöntemi, içerisinde var ettiği düşüncelerin tümünü kelimeler düzleminde işletmekse, duyguların da kelimelerin esiri olduğuna bir kanaat getirilebilir. Yani insan hep muhtaç ve hep köledir, iplerini göremeyen bir kukla gibi.
Geçmişin pürüzlü diyarından fırlatılan paslı mızrakların tümü avlıyor bizi ve zedeliyor benliğimizi.

Üstü Örtülü Tragedya II: Festival ve Denize Karşı Gündoğumu Eşliğinde Yılan Sokması

Hayatın kişinin üstüne daha hazırlıklı ve daha gaddarca geleceğine dair ya da her zaman çok daha ağır bir tecrübe yaşayacak olma ihtimali hakkındaki düşünce ve tasvirler, endişeyle karışık bir biçimde, sürekli olarak zihnin diyarında dönmeye ve dolaşmaya başlayınca kişi, o diyarın sakinlerini, gözlerinin yaşlarına dahi bakmadan katletmeli, yani kanlı ve terli bir katliam yapmaya yeltenmelidir.  Çünkü kişinin gözlerinin önünde gerçekleşenlerin pek çoğu, hastalanmış ve artık kirlenmiş bir zihnin oluşturduğu illüzyonlardan ibarettir ve bu da bir nevi gerçekliğin ve onun paklığının yitimi demektir. Çünkü acı bir tecrübe, kişiye her zaman gözlerine sinsice ilişen gerçekliği reddetmeyi buyurur. Acı artık katlanılamaz olduğunda ise, kaçacak yer bulmak her daim en kolay olandır; yani gerçeklik, kişi için artık yitirilmiştir. Zihin, kişiyi her daim yener ve istediğini, istediği şekilde kişiye yaptırır. Bu nedenle kişi, kendi zihnine körü körüne inanmaktan ve sadık kalmaktan kaçınmalı ve baş...
Yaşam, ciddiye alınamayacak kadar ciddi yaşanması gerektiğini, bizlere her an emrediyor.

"Dikkat Köpek Var!"

Vahşi, saldırgan ve ilkel içgüdü; gömülü.

Kendini Ehlileştirmeye Dair

Hayat hançerinin değdiği yarıktan akarak uzaklaşan ruhun havayla bir olması ve havayla harmanlanmış ruhun esasen başka ruhlarla bütün olma dansı. Kanayan insanın vazifesi, derin bir nefes almak ve yeniden bedene hapsedilişi gerçek kılmak olmalı. Bir anda ve daha çiğken  kopartıldık daldan. En dar kuyunun en sığ yerinde, gecenin fikirle tutku dolu sevişmesi ve yeni doğan ya da yeniden doğanların diyarında. Eylemde tekrar ve fikirde  kör döngünün eziyeti, kölelerin içe dönük çığlığından ibarettir. Ansızın kapıların çalındığı anda düşün gerçeği bükmesi. Kendini bilmenin yolu çoktur ya da yoktur çünkü kendinden başka olan da esasen sensin. Elle tutulur olanın elleri tutulmazsa, sevmenin yoktur hiçbir ifadesi. Istırap, insan içerisindeki hekimin en kuvvetli merhemi öyleyse onu tanımalı ve sürmeli. Sürmeli ki hançerin çatlağı iyileşsin ve iyileştiği yerde iz bellesin. İzi gören herkes, ruhun nefes  ile  dolup taştı...

Bir Ağaca Tırmanıp, Kurumuş Dala Oturmak (Saate Bakarken)

Kısa bir süre, rüzgara yaslı dinlenme hali ve günün birinde, bir kadın yeniden doğuracak beni.

Üstü Örtülü Tragedya I: İlk Kez Misafir Olunan Bir Evde Olanlar

"...Öyleyse anlatmalıyım. Yanıldım ve yanılttım. Beklemeye koyuldum; tıpkı pusuda bir avcı gibi. Bekleyişimin en uç noktasında, avımı görür gibi olmaya aldandım. Beraberimde getirdiğim her şeyin ağırlığını, bir başkasının sırtına yükleyebilmek adına duygularımın tasmasını saldığımın açıkçası pek farkında değildim. Bu ağırlık avımı korkuttu. Onu korkuttum. Kaçmaya yeltenir gibiydi. İşin gerçeği, uzun zamandır açtım ve pusmuştum, bekliyordum. Avıma, çeşitli yöntemler deneyerek yaklaşmaya değil, planlamadan yaklaşabilmeye, onu hissedebilmeye ve bu avdan haz almaya açtım. Kendi kendime yarattığım bu titrek bir arzu kıvılcımı, içimdeki "bu işi becerebilirim" alevini harladı ve ben de  yangınıma kucak açtım. Sanırsam bendeb başkasına biraz yabanileşmiştim, en sonunda kendimi, kendimi bilmişlikten bir parça kopartıp, üstüne sertçe basarken yakalayınca anladım. Biraz ben, biraz da tam aksim gibi görünene yaklaştım sandım, yaklaşabilirim sandım. Kör olmuşçasına, etrafımı görmeden...
Hata ettim ve hata etmeye biraz zevk, biraz da hüzünle devam ediyorum.
DURMA.

Bir Şiir Denemesi - 4

Ben, hiçbir şeyin efendisi ve prangasız bir köle. Duyguların tümüne aç, Sükunete duyulan ihtiyaç. Eylemsizliğin kıymeti, gören gözler içerisinde kaybolmak ya da tükürüğü yalamakta gizli. Yerdeki çatlağın içine doğru kaydım, burada alınan nefesi göremiyor oluşa aldandım. Sonunda bana kadar gül ve sana doğru geleyim. Kıskanmak nefrete doğurgan, sancıyı taşımaksa ağır. Sevgini tüketebilmek peşinde, sevgiyi sonsuzluğa adadım. Kokunu aldım sandım, benzerlik birbirimizi yakın tutuyor. Sabırdan yoksunluk içerisinde merak ateşi harlanıyor ve genişliyor. Gücün yetmediği yerde olmak, seni bana yakın kılmazken beni derinin altında şekillendirip baştan yaratıyor. Geceleri sendensem gündüzler benim, Güneş yoldaş sayılır ancak  Ay dostluğun temeli. Ne zaman, nasıl ve neden? Soru ve cevapların hepsi ebedi. Gökyüzü günyüzüne doğrul, doğrul ki aydınlık yerde sevileyim. Kanın son damlası kuruyunca mücadeleye yer yok. Bazen an emi...

Bir Şiir Denemesi - 3

Kayıp ve karmaşık, bulunmuş ve güçlü. Varolmuş ancak yersiz. Karanlığın içinde bir parıltı ve kavuşmazlık. İçinde kaybolmuşsam eğer, dışarı doğru taşarım. Taştığım yerde varolur ve nihayet havaya karışırım. Belki de toprak beni özümser ancak özümde her şeye yanaşırım. Benden olmayana benden biraz dışarı, benden olana ise benden daha içeri gelir ve tüm benliğim ile ulaşırım. Aşk ile yaklaşmaya aç ve aşk ile yaklaştığımı sandığım vakit dik bir yamacım. Seni bildiğimi sanıyorum lakin bilmediğim yerde seni öğrenmeye de muhtacım. Kim olduğumu bilmekte ve bilmiyor olduğum yerde kendimi keşfetmenin peşindeyim. Özüm ötede kim varsa onu özümsemek uğraşında ve belki de gerçek olanı pençelemek için adım adım sürünmek peşindeyim. Beni tanıdığını sanma çünkü ben senim. Seni tanıdığını sanıyorsan şayet beni tanımıyorsun demek, çünkü senle ben gücün şimdilik yetemediği yerdeyiz.

Od

Birini havaya doğru seslendim. Rüzgâr dilimden alıp, kulağına kadar götürür ismini. İçine çektiği ilk nefeste bulacak beni. Sonrasındaysa aniden fark edecek tüm benliğim ile onunla bir olmaya geldiğimi.
Maskeli balo ve soytarılar. Hepsi büyük ve bayat bir şaka. Yarım ağızla güldüm ve ıslak bakışlarımı içime çektim.

"Hoşgeldiniz, Efendimiz."

Dalları kurumuş bir çalının ardından sinsice beni gözetleyen, geçmişime gömülü tüm duyguların, uzaktan, adım adım ve artan bir hız ivmesiyle üstüme doğru gelmeye başladığını görür gibiyim. Aşk, ihtiras, korku, panik, merak, tehlike, yıpranmak için büyüyen çarpık bir heves, yüceltme, geri tepme ve de gerilerken ilerleme; belki de ani bir kalp krizi... Öte yandan, bu duyguların tümüne duyulan iştah ya da özlemin sunduğu her şeye boyun eğme ve teslim olma hali. Bu bahsettiklerim, uzun zamandır arayışında olduklarımın tamamı mı? Bekleyip deneyimleyeceğim ve bu olgunun gizemi, baştan sona heyecanla bürülü. Onu istiyorum.

"Sevgi Hariç"

Varolduğu anda yaşayabileceğim değil, şartların çoğu benim aleyhimde oluşmaya başladığında çabalayabileceğim ve belki de kaybetmekten ya da ezilmekten korkabileceğim, belki de uğruna düşmancıl bir rekabet besleyebileceğim değerlerin peşinde, onlara hakim olmak uğruna var gücümle koşturmak beni canlandırıyor ve öldürüyor; tüm saydıklarım içerisinden sevgi hariç.

Bir Şiir Denemesi - 2

Yaşantı! Gecenin zifiri karanlığında Kavra ve savur benliği. Rüzgarına sar ve uçur uzaklara. Var olayım yeniden kendi hafifliğimde, kulağımda çınlasın esintinin sesi ki Güneş sancıyla doğurabilsin beni günün en parlak anında. Beni benden kopart ve de çiğne, Sonra da tükür toprağa. Toprak emsin beni ve de yeşereyim. Yeter ki ben,  Esasen ben olabileyim. Ya da vur pençeni,  Yarala en derinden ve kanımı akıt, Yeter ki bir noktadan, bütüne taşı beni. Kanım kurusa, Yaram kabuk tutsa bile, İzi beni ben yapan olacaktır. Çünkü bu doğru için savaşmanın hikayesi. Ve bu yanlış bir kahramanın ölümü. Ve yaprakların arasından gelen hışırtı, Onun ardından yakılan karanlık ağıdın ezgisi. Toz tanesinin ışıyınca göze çarpışı Ya da beyaz bir tüyün dile gelmez ağırlığı gibi. Belirsiz ya da tamamen göz önünde duran gibi. Su gibi, alev gibi. Kar gibi, kum gibi. Suç gibi ya da suçlu gibi. An gibi ve de düş gibi. Ya var ya yok. Ya hiç ya da çok. İyi, kötü, çirkin, Acı, masum, gaddar, kırık, korkak, b...

Bir Şiir Denemesi - 1

Sen! Toplum kenesi. Kendinden başka herkese hükmetmeyi amaç edinmiş bir sömürge devleti, belki de tiranlık. Sen, bir başkasını hissedememe noksanlığı. Kemik torbası ve kıl yumağı. Toz topağı ya da kan damlası. Rüzgarda savruldun, bölük pörçük ve yarımsın. Sen, Geçmişinin en karanlık safhasına yırtık bir perde çekmiş vefa yoksunu. Sen, belki de tüm insanlığın el ele tutuşup kül olma hazırlığına, hızla kibrit çakmış hırçın endişe yumağı.  Karnı hep aç olan ve hep kendini yücelten. İnan bana, en güzelini sen giyersin. En gencimiz de sensin. Senden iyisi yok. Saç modelin en güzeli. İyi ki sakallarını kestin. Vay be ruj sürmüşsün ve sana çok yakışmış. Bak, yurtdışına da çıktın. Senin söylediklerini, kim söyledi ki şu zamana dek? Harikasın! Keyfin gıcır. Hey baksana, aramızda en akıllı sensin! Hayatın boyunca, onca şeyi başardın. Senin mertebene herkes erişemez, bunu biliyorsun. Etin de çürümez senin. Senden beceriklisi yok. Ellerin konuşur, Yüreğin ise tatilde. Canın mı sıkkın? Endişe e...
Bataklıktayım. Hareketsizken sonum yavaş yavaş geliyor ancak haliyle bazen canım sıkılıyor ve var gücümle debelenmeye çalışıyorum; debelendikçe de sona kavuşmak hız kazanıyor. Neyse ki her sonun bir başlangıç olduğu düşüncesiyle kendimi kandırabildim.

İçeriden Sızanlar

İki gözüme birden, deneyime dönüşmek adına usulca ilişen bir manzaradan keyif almam yani sorgulamaya fırsat bulamamam ve gerçekten deneyim olarak özümseyebilmem için, o manzarayı kendi gözlerimden değil de gözlemci olanın gözlerinden seyretmem gereklidir.
Mükemmelliyetçi tavrın aşağılığı, tatminsizliğin bencilliğini ve acizliğini kişiye en çirkin biçimde sunar.